Ben “hodri meydan” dediğimde onun garantisini de veremem. Her şekilde baş edebilirim lakin o kadar eğitime yazık olmaz mı? Mektepli okulda gördüğünü yazar, alaylı yaşadıklarını.
Her “tez” doğru sonuca ulaştırmaz her DNA sonucunda olduğu gibi...
İnsan olan yerde hata vardır. Hata, kusur yoksa her şey güllük gülistanlık ise asıl hata orada aranmalıdır!
Bakmak sadece gözle olur. Görmek, akıl, kalp ve gözün devreye girmesiyle gerçekleşir.
“Senin baktığına herkes bakıyor: senin görebildiğini herkes görebiliyor mu?”
“Bakmak ve görmek” benim aynı zamanda kendime uyarı niteliği taşıyan ve bakış açımı ayarlamaya yardımcı olan, dahası kendime uyarlamaya çalıştığım güzel bir deyiş.
Doğru tekdir denir her zaman. Ve bu doğru sizin nerede durduğunuz, nereden baktığınızda bir anda göreceli olarak çeşitlenir.
Birisi için doğru olan bir davranış bir başkası için yanlış olabilir.
Birisi için çok başarılı olan kişi bir başkası için sıradan bir görev adamıdır.
Birisinin övgüyle bahsettiği hekim bir başkası için asla o meslekte olmamalıdır.
Birisi için en dürüst ve en objektif gazeteci, bir diğeri için yandaştır.
Birisi için Hint kumaşı olan siyasetçi bir başkası için en başarısız siyasetçidir.
Bu bakmak, görmek ve biraz da ortamla ilgilidir.
Doğru bakarsan doğru görürsün. Ancak ortam, çıkar, menfaat olgusu sizi, gördüğünüz dışında tam tersi yorum yapmaya, karar almaya iter!.
Zaten en büyük zarar da bundan dolayı görülür.
Çıkarlara doğru odaklananlar da her yanlış, doğru olur..
Eksiklikler söylenmezse gözdeki tül perdenin üzerine güneşlik çekmiş olursunuz.
Ayrıca doğru ya da yanlış ortama göre değişmez, sadece kamufle edilir.
Etrafınızca onlarca kamufle edilmiş yanlışlar vardır. Siz bu yanlışa sadece bakar, göremezseniz o yanlışın bir parçası olmaktan öteye gidemezsiniz.
İkna kabiliyetiniz ne kadar gelişmiş olursa olsun, sizi izleyenleri, dinleyenleri, yazdıklarınızı okuyanları aktardığınız yanlış bir bilginin doğru olduğuna ikna etmeniz o bilginin doğru olduğu anlamına gelmez..
Referans = Kefil
Referans olmak demek bir kişi, bir hizmet hakkında onda bulunan özelliklere not vermek, tavsiye etmek, işinize yarar demektir. Yani bir nevi kefil olmaktır.
Ya referans olduğunuz kişi yada hizmette bahsettiğiniz özellikler yok ise bu bir vebaldir, başkasının hakkına gitmektir.
Tam tersi olan meziyetleri gizlemek, kişisel problemlerinizden dolayı kötü bir algı yapmak da vebaldir.
İnternet satışlarında takip ettiğiniz ürünle alakalı onu daha önce alan kişilerin yorumlarını okuyarak bilgi sahibi olmaya çalışırsınız. Orada yazılanlar da bir nevi olumlu ya da olumsuz “Referans” tır.
Tatil için gideceğiniz otelin hangi kalitede olduğunu otel hakkında yapılan yorumlardan tespit etmeye çalışırsınız. Ancak her olumlu yapılan yorum kişinin hizmet alım anlayışına göre değişir. Her olumsuz yorum da kişinin doyumsuzluğuyla da ilişkili olabilir.
Ben turizmde çalıştığım dönemlerde işe alacağım personellerin CV lerine bakarken referasn kısmında daha önce çalıştığı iş yerlerinin üst düzey yöneticilerinin ismin yazılı olduğunu görürüm. Oysa o üst düzey yönetici o kişiyi iş başında, uygulama aşamasında hiç görmemiştir bile. Bu sebeple ben “herkes kendinin referansıdır” diyerek işe alır, iki aylık deneme sürecinde faydalı ya da faydasız bir eleman olduğunu kendi izlenimlerimle tespit eder ya devam ya tamam diyerek çalıştığım kuruma fayda sağlayacak çalışanları tercih ederim.
Patronu referans yazanları gördüm. Bir süre sonra “ben patronun yakınıyım, bana bu işi yaptıramazsınız” la karşılaştığımız da oldu.
Kişi kendi kendine de referans olur. Bunu düzenlemiş olduğu CV lerinden görebilirsiniz. Okuduğu okullar, çalıştığı firmalar, üstlendiği görevler, aldığı eğitimler, çalışma süreleri vb hepsi birer referanstır. Ancak, en önemli referansı sizin denetiminizde iş başında sergilediği kendi performansıdır!
İş başında sizin istediğiniz verimi sağlayamayan birine başka bir firmaya başvurduğunda “çok iyi personel!” diye referans olursanız hem yalan söylemiş hem de vebal almış olursunuz.
Birçok kaliteli insan kendini pazarlamakta sıkıntı yaşar. Kendini satışta başarılı olamaz, kendini övemez, anlatamaz.
Tam tersi yaptığı iş, bulunduğu ortamda sıradan alan biri de kendini öyle bir pazarlar ki sanırsınız dünyayı kurtaran adam..
Siyasette de bu böyledir.
“Bakmak ve görmek” olgusu siyasette çok önemli bir yer teşkil eder. Özellikle aday belirleme süreçlerinde!.
Karar vericiler “bakar, görmez” ise her türlü kaybın vebali de onların üzerinedir...
Mehmet Çelebi