Bir Ayrılık, Bir de Ölüm...

Ayrılık açmıştı kollarını, çaresizce bekliyordu bizi.  Geceye şahitlik eden yıldızlar, bu defa bir elveda havasındaydı.

Abone Ol

Son kez bakakaldım, Ay dedenin yalancı aydınlığına.

Nemliydi odamın duvarları.Yastığım ve yorganım sensizdi.
Ellerim soğuk, gözlerim parçalı bulutluydu.
Gitme, sevdiğim kal benim için, demeni bekler gibiydim.
Ama bilirdim ki, gurur aşkın her daim bir adım önündeydi.
Belki de ben demeliydim...Gitme, kal benim için. Bu yürek sensiz ve sessiz, hem de çaresiz kalacak...
Gururum engel oldu, diyemedim.
Güneşin parıltısında usulca yanağından öperek uyandırmak, başucunda şiirler okumak, belki bir akşam vakti Neşet Ertaş'ın bir türküsünü mırıldanmak sana, mülteci isteklerim arasındaydı.
Ecel dediğin de böyle bir şeydi.
Bir daha sevdiğini hiç görememek, onun kokusunu içine çekememek, sesini duyamamak ...
Aynı şehirde yaşasan da, birbirine zıt ve yine birbirine uzak, hatta birbirine yabancı iki bilinmez bir hayat.
Yaşamın iki acı gerçeği, bir ayrılık diğeri de ölüm.
İşte şimdi görmezler yokluğunu, seni yutan deryaları, cennete o kadar yakınken, cehennem ızdırabı yaşadığını.
İşte bunun adı, ayrılık...

Murat İLERİ