Devrek Belediyesi çalışmıyor değil… İşini yapan yine yapıyor.
Temizlik işi dönüyor, zabıta sahada, gassal görevinde, imar birimi kendi düzeninde.
Bugün belediye başkanı beş yıl gelmese bile sabah işçi ne yapacağını bilir — normal şartlarda.
Ama kusura bakmayın, şu anki düzensizlikte kimin hangi birimde başlayacağı bile şüpheli.
Yine de bir gerçeği teslim etmek lazım:
İşini özenle yapan, emek veren, bu şehri ayakta tutmaya çalışan insanlar var.
Onları takdir ederken ideolojiyle, öfkeyle değil; adaletle, hakkaniyetle bakmak gerekir.
Ve bu noktada isim vermeden geçmek haksızlık olur:
Özcan Özmekik…
Vatandaşı dinleyen, esnafın dilinden anlayan, çözüm bulmak için imkânlarını zorlayan, kapı kapatmayan, “olmuyor” diyene alternatif üreten bir yönetici.
Siyasi küskünlüğe kapılmadan, koltuğun hakkını vererek çalışan, yılların tecrübesini sahada hissettiren bir duruş.
Şehrin içinde yaşamanın, şehre emek vermenin nasıl bir sorumluluk olduğunu hatırlatan bir çalışma disiplini…
Biz de bu emeğin hakkını teslim ediyoruz.
Ama diğer yana dönüyorum; çünkü yaşadığımız çağın yeni denkleminde bazı şeyleri itiraf etmek lazım:
Belediye, deneme yanılma yeri değildir.
Şehir yönetmek, bir annenin sabah çocuğunu okula yetiştirme telaşını,
bir babanın hastaneye koşma kaygısını,
bir esnafın siftah bekleyişini hesaba katmaktır.
Bir şehri durdurmak kolay.
Zor olan; o şehri herkes için yürütmek.
Grev işçinin en meşru hakkıdır.
Ama bu hak artık akıllı bir müzakere kültürüyle, daha güçlü bir iletişimle desteklenmeli.
Çünkü hayat dakikalarla yarışıyor; uzlaşmak sadece işverenin değil, sendikanın da sorumluluğu.
Tam da burada dünyanın en zenginlerinden biri, 94 yaşındaki Warren Buffett’ın yalın bir sözü devreye giriyor:
“Hayatınız, birlikte çalıştığınız insanların yönünde ilerler.”
Bu cümle, bir bilgenin vasiyeti gibi.
Diyor ki:
“Paraya değil, doğru insanlara yatırım yapın.”
Biz başarıyı hep başka şeylerle ölçtük.
Ama Buffett hatırlatıyor:
“Gerçek zenginlik, para kazanmak zorunda olmasanız bile yapacağınız bir işinizin ve etrafınızda sizi yukarı çeken insanların olmasıdır.”
Yani mesele ‘networking’ değil; samimiyet.
Mesele CV değil; karakter.
Mesele unvan değil; insan kalitesi.
Mutlu insanlar daha üretken oluyor.
Hayatla barışık olanlar daha dayanıklı, daha yaratıcı oluyor.
Bu sadece sezgi değil; Harvard’ın 80 yıllık araştırması da aynı şeyi söylüyor:
Uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı servet değil; kurulan pozitif ilişkiler.
Bir insanın yüzüne bakınca aldığın enerji, yanında hissettiğin güven…
Bu yüzden artık şunu net biliyorum:
Başarıyı yaratan, en iyi fonu kuranlar değil; en iyi çevreyi kuranlardır.
Şehri de, belediyeyi de, toplumu da ayakta tutan şey aynı formüldür:
Paraya değil; doğru insanlara yatırım yapmak.