CELLADINA AŞIK OLMAK!

15 Kasım 1937 yılında Dersim'in Kürt Alevi kanaat önderi Seyit Rıza (74 yaşında), oğlu Resik Hüseyin (16 yaşında) ve toplam 7 kişi (bazı rivayetlere göre 11 kişi) yürürlükteki hiçbir hukuk kuralına uyulmadan, yargılama yapılmadan, usulüne uygun mahkeme kurulmadan Elâzığ Buğday Meydanında idam edilmişlerdir.

Abone Ol

Ve Seyit Rıza'nın katledişinin 88.yıl dönümü.

“Celladına âşık olmak” ifadesi, hem bireysel psikolojide hem de toplumsal-siyasal ilişkilerde paradoksal bağımlılık biçimlerini tanımlamak için kullanılan güçlü bir metafordur. Kişinin kendisini cezalandıran, yok sayan ya da şiddet uygulayan otoriteye bağlılık geliştirmesi, literatürde çoğu zaman Stockholm Sendromu ile ilişkilendirilir. Aynı zamanda “Celladına âşık olmuşsa bir millet…” dizeleriyle bilinen ve çoğu zaman Ömer Hayyam’a atfedilen söz, bu durumu kolektif bir davranış biçimi olarak da yorumlar.

Bu metafor, özellikle Türkiye'nin yakın tarihindeki kırılma noktaları bağlamında sıkça tartışılır. Bu kırılmaların en dramatik olanlarından biri kuşkusuz 1937–1938 Dersim Katliamıdır.

Resmî belgeler, Şark Islahat Planı (1925), Tunceli Kanunu (1935) ve 4. Umumi Müfettişlik uygulamalarının, Dersim’i “ulus-devlet inşasının önündeki engel” olarak çerçeveleyen bir yönetim anlayışının sonucu olduğunu göstermektedir.

4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla başlayan askeri operasyonlar, 1938 boyunca devam etmiş; binlerce alevi vatandaşın ölümü, zorunlu göçler ve toplumsal hafızada derin izler bırakan ağır insan hakları ihlalleri yaşandı

Resmî kayıtlara göre:

13.160 kişi öldürüldü.

11.818 kişi sürgün edildi

Yüzlerce kız çocuğu ailelerinden kopartılarak farklı bölgelere gönderildi ve bu olgu literatürde “Dersim’in Kayıp Kızları” olarak yer aldı.

Dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İhsan Sabri Çağlayangil’in anıları, Dersim’de bir “isyan” olmadığı yönündeki iddialara ışık tutarak önemli bir tarihsel veri sunmaktadır.

İnsan Hakları savunucuları açısından bu yaşananlar, Türk Ceza Kanunu’nun 76. maddesinde tanımlanan soykırım suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Ayrıca 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi de Dersim’deki uygulamaların uluslararası hukuk bağlamında “soykırım” kavramıyla örtüştüğüne işaret eder.

15 Kasım 1937: Seyit Rıza ve Tarihin Kırılma Noktası

Dersim’in kanaat önderi Seyit Rıza (74), oğlu Resik Hüseyin (16) ve beraberlerindeki 7 kişi, hiçbir hukuksal süreç işletilmeden, usule uygun bir mahkeme kurulmadan, Elâzığ Buğday Meydanı’nda idam edilmiştir.

Bu infaz, yalnızca bir siyasi otorite gösterisi değil; aynı zamanda devlet-halk ilişkisinde kopuş yaratan bir travma olarak nesilden nesile aktarıldı.

Türkiye’de Dersim katliamıyla 2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özür niteliğindeki açıklamasıyla yüzleşti.

Bu açıklama tarihi bir adımdı.

Öte yandan, tartışmaların önemli bir kısmı Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) tarihsel rolü,

Alevi toplumunun siyasi tercihi ve hafıza siyasetindeki çelişkiler etrafında şekillenmektedir. Bu çelişkilerin en görünür olduğu alanlardan biri de “celladına aşık olmak” metaforudur.

Dersim katliamı CHP’nin tek parti iktidarı döneminde yaşandı. Buna karşın, Türkiye’de Alevi seçmenlerin uzun yıllardır en yoğun destek verdiği parti yine CHP.

Bu durum, bazı çevrelerde “celladına aşık olmak” metaforu üzerinden haklı olarak eleştiriliyor.

Kimi Alevi kurumlarının Seyit Rıza'yı anmaması (Zonguldak'taki alevi derneklerinin anmaması) gibi durumlar..

Aynı; Nazım Hikmet ve Deniz Gezmiş Paradoksları gibi

Türkiye’de hafıza politikalarının seçici karakteri sadece Dersim meselesiyle sınırlı değildir.

Deniz Gezmiş, CHP'li milletvekilinin evet oyu ile idam edilmesine rağmen bugün partinin sembolik figürlerinden biri haline geldi

Peki ya Nazım Hikmet, uzun yıllar CHP yönetimindeki devlet aygıtı tarafından cezalandırılmış olmasına rağmen, bugün yine aynı siyasi çevrelerce “kültürel bir ikon” olarak sahiplenilmektedir.

Devlet adına 2011'de Başbakan Erdoğan dersim katliamı dolayısıyla özür diledi ama

Alevleri katleden CHP hala özür dilemedi.

Ve Alevilerin tüm bu soykırıma rağmen rağmen CHP aşkı..

Ne kadar traji komik bir olay