Onu sevdiğini söylemek istiyorsun ama, bu büyü bozulacak diye, dilin tutuluyor.
Bir sır gibi, hapis ediyorsun yüreğinde.
Hani sevdiğini dile getirmesen de, en azından ima etmek istiyorsun.
Ama göz göze gelince, havadan sudan sebepler zinciri yine engelin oluyor.
Ne zor değil mi?...
Seni seviyorum diyebilmek.
Çıkıp karşısına, haykırırcasına, bu iki sihirli kelimeyi ardı ardına söylemek ne zor değil mi?
Yıllar var ki, her birimizin kalbinde hazin sızıdır, bu gerçek.
Söyle mişli geçmiş zamana baktığımızda, uğruna canımızı bile feda edebileceğimiz o insana Seni seviyorum diyememek, en çok pişmanlık duyduğumuz gerçeklerden birisi değil mi?...
Bazen bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı için bir araya geldiğimiz de, bazen de tesadüfen zamanın bir yerinde karşılaştığımız da, günlerce ,gecelerce hep hayalini kurduğumuz, gönlümüzün en güzel itirafında bulunamamak...
Bundan daha acı Ne olabilir ki?...
Sonra aylar ve yıllar geçiyor ardından, mevsimler değişiyor, dünya değişiyor.
Netice de sende değişiyorsun, hayatındaki insanlar da değişiyor.
Şimdi, o en sevdiğini bir başkasının yaşam şemsiyesinin altında görüyorsun.
Anlıyorsun ki, Seni seviyorum diyememenin, yani bu iki kelimenin tüm yaşantını alt üst ettiğini görüyorsun.
Geçmişe yönelik pişmanlığının, telafisi olmayacak asla.
Her ne kadar, hayatındaki boşluğu herhangi bir doldursa da, yüreğin her daim boş ve yalnız kalacak.
İşte bu yüzden yüreği sevda yeli ile esen insanlar, duygusuz, anlayışsız ve narsist insanların esiri olarak yaşayacaklar.
Murat İLERİ