Derdin Adı,Gönül Yarası...

Aşkın kalbimde bıraktığı sessiz bir izden ibaretim artık.

Abone Ol

Dokunduğum her gönül yarım kaldı.

Aranan ben oldum, bulunan hep başkası.

Sesimi duyurmaya çalıştıkça içimde daha büyük bir boşluk açıldı.

O boşlukta, unuttuğumu sandığım bütün özlemler birer birer geri döndü.

Yalnızlık gecenin ruhu gibi çöktü üstüme.

Aydınlıkla karanlık arasındaki o ince perdeye sıkıştım.

Ne tamamen ışık var, ne karanlık...

Kalbin titrediği o ara yerde duruyorum.

Aşkın bıraktığı sızıyla,sesini kaybetmiş bir çocuğun yüzü gibi sessizim.

Sırtımdaki yükün adı yok.

Yarım bir bakışın kırgınlığı,

gecikmiş bir selâmın hüznü,

zamanın yetiştiremediği bir kalp çarpıntısının küllenmiş ateşi…

Hepsi bir araya geldiğinde,içimde bir dünya kadar ağırlık oluyor.

Bazen kendi yüreğimin içinde bile yabancı gibi dolaşıyorum.

Kıyıya vurmuş kırık bir oyuncak gibiyim.

Rengini kaybetmiş ama hikâyesini kaybetmemiş.

İçimde üşüyen kuşlara sessizliğimi sarmaktan başka çarem kalmadı.

Bazen susmak bile bir dua oluyor çünkü.

Özlem,içimdeki dergâhın hiç sönmeyen kandili gibi yanıyor.

Beklediğim herkes gecikti.

Kalbime yaklaşan, kendi gölgesinden öteye geçemedi.

Sevdiğim yüreğime değil,gözlerimdeki

aynalara baktı.

Ben ise,bir çınar ağacı gibi durdum.

Bir çuval sızı,bir ömürlük sabır,ince bir dua ile...

İnsan,iç dünyasını dinlediğinde bir derinliğe açılır.

Her duygu misafir olur.

Aşk mindere oturur, yalnızlık usulca arka odada bekler.

Özlem,koridorda ağır adımlarla dolaşır.

Kalp hepsine yer açmaya çalışır.

Bu çaba yorgun bir gönlühem yakar hem de arındırır.

Yüreği de,arındıran budur zaten.

Tasavvuf büyükleri, “Gönül yarası hakikate açılan kapıdır” der.

Aşkın bıraktığı acı, insanı içsel bir yola çağırır.

Kimi zaman bir ayrılık öğretir,

kimi zaman bir sessizlik.

Kimi gece de,sabahın ışığını dua ile satın alırsın.

Bütün kalabalığın içinde sadece bir ses var beni duyan.

Suda yankılanan eski bir nefes:

Yalnızsan,geç Kızıl denizi Musa’yla...

Bu çağrı içimde bir kapı aralıyor.

Denizi yaran asa, aslında insanın kendi karanlığını yaran cesaretidir.

Aşkın kırdığı yerden ışık sızar.

Özlem,insanı kendi hakikatine çeker.

Her insan bir gün kendi Kızıldenizi’nden geçer.

Kimi gönlünün derin sızısıyla,

kimi geçmişin gölgesini üzerinden terkederek...

Belki kimi de suskun hakikatini nihayet duyup ona yalın ayak yürüyerek…

Önemli olan o iç yankıyı kaybetmemektir:

Yüreklice adımını at.

Kalbini aşka geciktirme.

Önünde açılacak yol, ancak sen yürüdükçe görünür.