Devrek’i Nasıl Bitirirsiniz?

Oturup sadece iki dakika düşünsek… Sadece 120 saniye zihnimizden geçirsek: “Bir şehri nasıl bitiririz?” diye… İşte ortaya çıkacak kara plân:

Abone Ol

Önce askeriye gider.
130 sivil, 190 askerî personel, her celpte 2500 er… Devrek’in kasasına can suyu gibi giren o hareketlilik, o canlılık bir anda söner. Esnafın dükkânı, berberin makası, terzinin iğnesi boşta kalır. İşte ilk hançer…
Yetmez! Cezaevini getiririz.
Üretim yerine demir parmaklık… Ekmek kapısı yerine dikenli tel… Toplumun yüzünü yere baktıran bir “yatırım.”
Peki ya fabrikalar?
Kurulacak olanı Perşembe’ye kaydırırız.
Gelecek yatırımcıyı daha adım atmadan kaçırtırız.
“Devrek pahalıdır” deriz, “şartları zordur” deriz.
Üretim mi? O da başka yerlere kısmet.
Araç muayene istasyonunu da engelleriz.
Vatandaş arabasının ruhsatını almak için başka ilçelere sürünür.
Yakıt gider, zaman gider, sinir gider… Ama kimin umurunda?
Bir gün bir terlik fabrikası gelir kapıya.
Önüne taş koyarız.
İşçi çalıştıracağına, vergi vereceğine, dumanı Devrek’ten çıkacağına izin vermeyiz.
Üstelik fiyatını şişirir, yatırımcıyı küstürürüz.
Sonra ne yaparız biliyor musunuz?
Devrek’i sınav bölgesinden çıkarırız.
Bir ehliyet almak için bile insanlar kilometrelerce yol yapar.
Harika olur! Hem para dışarı akar, hem gençler memleketinden soğur.
Sanayi alanı mı?
Yer bulamayız!
Ama iş bina yapmaya gelince binlerce dönüm çıkar cebimizden.
O sanayi alanını bulamayan belediyecilik, nedense rant kokunca arsa bulmakta usta kesilir.
Hastane mi?
Onu da vasıfsızlaştırırız.
Doğru dürüst bölüm olmaz, uzman olmaz, cihaz olmaz.
Vatandaş tedavi için Bolu’ya, Karabük’e, Zonguldak’a gider.
Hem yol yapar, hem “hava alır.” Mis gibi plan!
Kalabalığı da dağıtmak lazım.
Cumhuriyet Meydanı, eski terminal, yeni terminal…
Esnafın can damarı olan merkezleri köreltecek projeler yaparız.
“Yeni terminal” deyip şehri böler, kalabalığı paramparça ederiz.
Esnaf zarar mı eder? Onu hiç düşünmeyiz.
Bir de üstüne meydanı kullanışsız hâle getiririz.
Vatandaşa ne gölgelik koyarız, ne oturacak yer…
İnsanlar sıcakta kavrulur, yağmurda ıslanır.
Ama sosyal alan? O da neymiş!
İşte Devrek’i böyle bitirirsiniz.
Parça parça, hamle hamle…
Her fırsatta halkın cebini boşaltarak, esnafın ekmeğini küçülterek, gencin umudunu kırarak.
Kısacası: “Devrek bizimdir” demeyip, “Devrek sahipsizdir” diyerek.
Bir oturup düşünün şimdi.
Bizim elimizden alınan neydi?
Aslında askeriyeden çok, fabrikadan çok, muayene istasyonundan çok…
Bizim elimizden alınan Devrek