Dün yâ…
Koca bir yokluk âleminde lüzumlu olduğunu zannettiğimiz peşi sıra birtakım uğraşıların kıskacındayız. Her sabah telaşla ayaklanıyor, dünyanın biteviye süratlenen hızına yetişebilmek için...
Hubân-ı bî-vefâ gibi dehr-i desîse-bâz
Nâz ehline niyâz eder ehl-i niyâza nâz (Ahmet Cevdet Paşa)
"Bu hilekâr dünya vefasız güzellere benzer. Kovalayandan kaçar, kaçanı kovalar."
Vazgeçtiklerimiz ukde, kavuştuklarımız mazi olarak ok gibi saplanıyor ruhumuza. Debeleniyoruz biz de, esiri olduğumuz dünya harabında:
Gel ey gurbet diyârında esir olup kalan insan
Gel ey dünyâ harâbında yatıp gâfil olan insan (Niyâzî-i Mısrî)
Gaflet perdesi, vuslat penceresinden görülüyor uzaklarda. Rahat ve huzursa suskunlar semtinde seyredilebiliyor yalnızca:
Felekten istemeyiz yeryüzünde varsa huzur
Kemâl semt-i hamûşânda hâbdan başka (Yahya Kemal)
Felaha ve rahata kavuşmanın merkezi olan mezarlıkta ölüm uykusuyla buluşanlar tam ve mükemmel olan huzura sarılıyor. Toprak sıcaktan da soğuktan da muhafaza eden bir örtü olarak bizleri sarıp sarmalıyor.
Yakınlık ve aşağılık manalarını içinde barındıran dünya karanlıkların ardına sakladığı aydınlıklar ve hemen peşinden doğacak karartıları beraberinde taşıyor. Dünden kalan tatlı dakikalarımız hülyalarla geçip giderken sırtımızı ayrılık sarsıntıları büküveriyor:
Yevm-i dünya derd ü gam, eyler anı hoş müdam
Bilse bilir âlemde, dertsiz kalan pes mevta'm
"Dünyanın geçen her saat dert ve gamdır. (Yaratılanlar) daima dünyanın (elemlerini) hoş karşılar. Ârif (olanlar) bilir ki, âlemde dertsiz kalan tek şey (insanın) ölüsüdür."
Yazan: Cüneyt Akçatepe