Burası öyle bir yer ki insan zamanın içinde kayboluyor, bazen kendi gölgesine bile rastlayamıyor,bazen de geçmişin yankılarıyla baş başa kalıyor.
Bazen kendini buluyor; her köşede bir boşluk var.
Sanki ruhumuzun derinliklerini sarıyoruz, kalplerimiz sessizce intihar ediyor. Gözlerimin önünden geçip gidiyor, onlarca hayat.
Güzellik eksik gibi geliyor, ama fark etmeden kusursuzluğun içinde yaşıyoruz.
Her kusur bir parça hayat,her eksik bir anlam saklıyor,her hatıra bir nefes gibi.
Yalnızlığımız kalabalıkta sessizce dolaşıyor,gözlerimiz görüyor ama kalbimiz duymazdan geliyor.
Bazen bir tebessüm kadar yakın,bazen bir çığlık kadar uzağız yanımızdaki güzelliklere.
Aşk bir kişiye ait gibi duruyor,ama bakışlarımız, satırlarımıza yazdığımız her kelime herkese dokunuyor.
Nazen kendi duvarlarımızı aşıyoruz, bazen de içimize geri dönüyoruz.
İnanç ince bir ip gibi gerilmiş;kimi zaman bağışlıyor,kimi zaman sorguluyor. Ruhumuzun en kırılgan köşelerini ölçüyoruz,bazen deniz gibi derin, bazen kum tanesi kadar da inceyiz.
Kardeşliğin sıcaklığı ile sevgililiğin heyecanı yan yana yürüyor.
İş ve sorumluluk ise boş gezen maskesinin ardında gizlenmiş,bazen gölge oluyor bazen de yalancı bir aydınlık.
Sosyal medyadan paylaşımlar yapıyoruz. Beğeniyoruz ama sonra şikayet de ediyoruz.
O görüşe katılmazsak,o paylaşımı yapan kişiden de uzaklaşıyoruz.
Bazen sessizce, bazen fırtına gibi...
Her satır bir çağrı gibi;her sessizlik bir itiraz;hem kendimizi hem dünyayı anlamaya çalışıyoruz;bazen kırılıyor,bazen tamir oluyor,bazen yeniden başlıyoruz.
Felsefe soruyor: “Sen kimsin?”
Psikoloji cevap veriyor:“Sen, karmaşanın farkında olan bir varlıksın.”
Zaman geçiyor, hatıralar kalıyor, umutlar filizleniyor; her gün hem kayboluyoruz hem de yeniden doğuyoruz,bazen gölgemizle tartışıyoruz,bazen kendi ışığımızı arıyoruz.
Burası,ruhun ve hayalin çakıştığı yer. Kayboluyoruz,ama buluyoruz.
Bazen düşüyoruz, bazen de uçuyoruz engin ufuklara doğru.
Her satırda bir parça kendimizi buluyoruz. Her sessizlikte bir iz bırakıyoruz.
Bazen gözlerimiz bir çocuğun merakı kadar açık,bazen bir yaşlının yorgunluğu kadar ağır.
Burası hem biziz hem de biz olmayan, hem gerçek hem hayal.
Zamanın ve mekânın sınırlarını zorlayan, ruhun derinliklerinde yankılanan bir yer…