O, biraz sonra öleceğini bildiği için, son arzusunun sevdiğine kavuşmak olduğunu elbette söyleyemezdi.
Ama, ben yaşarken ölmenin, acısını sen de yaşadım.
Kaç gece uykusuz kaldım, kaç gün dirhem dirhem azaldım?
Kimileri buna aşk dedi, Sevda dedi. Kimileri de,böyle Aşk olmaz dedi.
Kaç tane mutluluk feda ettim hayatımdan, bir gün olsun, gül yüzünü görebilmek için.
Ama, bu dünyanın kaderi kadar böyleydi.
Çok sevmeyeceksin.
Çok değer vermeyeceksin yada üzerine titremeyeceksin sevdiğinin.
Vefasızlık ve terk edilmek neymiş, o zaman anlarsın, yaşamın acı gerçeğini.
Ben de, odalara kapandım bir zamanlar.
Soğuk ve nemli duvarlar en yakın sırdaşımdı.
Bazı zamanlar, duvarlarla sohbet ettim.
Derdimi ve içimdeki özlemi duvarlara haykırdım.
Cevapsız kalsa da, sorularım yine de sarı odalarda yalnız değildim.
En çaresiz kaldığım zamanlarda bile, sensizliğe tutunarak yaşadım.
Olur ya, bir sonbahar rüzgarı eser de, seni bana getiririr diye...
Hep Allah'a yalvardım, sana kavuşayım diye...
Kaç mevsim geçti üzerinden?
Kaç yağmurda ıslandı, yüreğim ama yine de sana kavuşmanın yazındayım.
İnsan her gün biraz daha eksiliyor, hayallerine ve özlemlerine kavuşamayınca.
O Zaman akıp geçiyor, bir ömür böylece sona eriyor.
Ne de olsa insan insan oğluyuz.
Umut ediyoru, bir hayale kanıyoruz.
Hani belki bu dünyada olmasa da, öbür dünyada kavuşuruz diye umut ediyoruz.
Not: Aşka ve ayrılığa,dair kaleme aldığım bu ve benzeri yazılarım, hayali bir sevgiliye dairdir.
Gerçek hayatta herhangi bir hanımefendi ile ilgisi yoktur.
Murat İLERİ