Torun, bölgenin yıllardır çevresel sorunlarla boğuştuğunu belirterek, “Bu yanlışa dur demek insanlık görevidir” dedi.
Murgul’da siyanürlü üretim hazırlığı
Torun’un aktardığına göre Eti Bakır A.Ş, Murgul’da siyanürle altın eldesi yapmak üzere ÇED Başvuru Dosyası hazırladı ve yakın zamanda halkı bilgilendirme toplantısı yapılması bekleniyor.
Bölgedeki maden sahası, 1951 yılında Etibank tarafından işletilmeye başlanmış, 1983’te Karadeniz Bakır İşletmeleri A.Ş’ye devredilmiş, 2006’daki özelleştirme ile de Cengiz Holding’e geçmişti. Sahada altın, bakır, gümüş, kurşun ve çinko rezervleri bulunuyor. Üretilen bakır, flotasyon yöntemiyle zenginleştirilip boru hattıyla Hopa Limanı’na gönderiliyor. Şirket, 2016’da Cerattepe’deki altın-bakır madenini satın alarak oradan elde edilen altın içerikli cevheri de Murgul’da işliyor.
Siyanürlü tank liçi yöntemi ve riskler
Hazırlanan dosyada, bakır atıklarındaki altını almak için “tank liçi” yöntemi kullanılacağı, siyanürlü atıkların ise havuzlarda depolanacağı belirtiliyor. Torun, Murgul’un zorlu coğrafyası, yoğun yağış rejimi ve atık niteliği göz önüne alındığında risklerin çok büyük olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Her dosyada önlemlerin alınacağı belirtilir ama pratikte bunun böyle olmadığı defalarca görüldü. Son olarak İliç ve Giresun-Doğankent'te yaşanan felaketler bunun canlı örnekleridir.”
Geçmişte verilen sözler unutuldu
Torun, Murgul’da siyanür kullanımının yeni bir tartışma olmadığını hatırlattı. 2014’te şirket altının siyanürle çıkarılacağını duyurduğunda bölge halkı ve işçiler sert tepki göstermişti. Tam 840 işçi üretimi durdurmuş, “Bu işçi bu halkın katili değil” diyerek siyanüre karşı duruş sergilemişti. Bunun üzerine şirket, Murgul’da siyanür kullanılmayacağına ilişkin yazılı taahhüt vermişti.
Ancak bugün altın fiyatlarının 4.300 dolara dayanması ve önümüzdeki yıl 5.000 doları bulacağı öngörüsünün, geçmişte verilen sözleri unutturduğunu söyleyen Torun, “Bölgede ciddi miktarda altın ve gümüş bulunması iştahları kabarttı” dedi.
Çevresel tahribat yıllardır sürüyor
Torun, şirketin çevre konusundaki sicilinin bozuk olduğunu vurguladı:
Şirketin atıklarını depoladığı Lebiskur Barajı’ndan kimyasalların yıllardır dereye sızdığını,
Akarşen’deki yeraltı işletmesinin önlemsiz terk edilmesi nedeniyle heyelanların oluştuğunu,
Oluşan gölün asit maden drenajı (AMD) nedeniyle çevre ve insan sağlığı için büyük tehlike yarattığını söyledi.
Torun, “Mevcut atıklarını bile kontrol edemeyen bir şirketin siyanürü güvenle yönetebileceğini iddia etmesi gerçekçi değildir” ifadelerini kullandı.
Halkın sağlığı tehdit altında
Asit maden drenajının ağır metalleri suya karıştırdığını, bunun da kanser ve genetik hastalıklar gibi ciddi sonuçlara yol açtığını belirten Torun, Murgul halkının yıllardır çevresel bedel ödediğini hatırlattı.
“Devlet işletirken de çevre sorunları vardı ama bugün hak, hukuk, adalet kavramlarının aşındığı bir dönemden geçiyoruz. Daha çok kazanç için her şeyin mübah görüldüğü bir süreçteyiz.”
Ücret artışı vaadi: “açık bir aldatmaca”
Torun, siyanürlü tesis kurulursa ücretlerin artırılacağı yönündeki söylentilerin gerçeği yansıtmadığını belirtti:
“Bu, günlük menfaatler için geleceği karartmaktır. Bölgenin gelişimine ciddi bir katkısı olmayan şirketin bir imam hatip okulu yapması veya küçük sosyal yardımlar sunması yapılacak yanlışı meşrulaştıramaz.”
"Bu yanlışa dur demek insanlık görevidir”
Mehmet Torun, açıklamasını toplum sağlığı ve çevre güvenliği vurgusuyla tamamladı:
“Murgul yalnızca bir üretim bölgesi değildir; insanların, doğanın, canlıların yaşam alanıdır. Siyanürlü tesis girişimi, geri dönüşü olmayan bir felakete davetiye çıkarır. Bu yanlışa dur demek hepimizin insanlık görevidir.”