ÖMRÜMÜZ KORKU İLE GEÇTİ…
Sene 1960, beş yaşımdayım. Akmescit Mahallesinde tarihi bir evde oturuyoruz. Sabahın erken saatlerinde babamın, endişeli ve tedirgin bir halde “İhtilâl olmuş” dediğini hatır...
“İhtilâl olmuş” dediğini hatırlıyorum. Aradan geçen 3-5 sene sonra aklımız biraz daha ermeye başlayınca öğreniyorum ki o gün babam, Nurses marka radyomuzdan ihtilâlin kudretli albayı Alparslan Türkeş’ in okuduğu askerî bildiriyi dinliyormuş.
Hatırlayanlar bilir, bizim kuşağın ilk korkuları işte böyle başladı. 1968 senesinde yine radyolardan duyduğumuz üzere Ankara ve İstanbul üniversitelerinde talebe(öğrenci) olayları ve çatışmalar başlamıştı.
Kominizim kelimesini de ilk defa 1969 senesinde okul çıkışında duydum.
Bizim mahallenin çocukları Komünizm korkusu ve tehlikesi ile Rusya düşmanı olurken karşı mahallenin çocukları da Emperyalizm, Faşizm ve Şeriat korkusu ile Amerikan düşmanı oldular.
Tabi her iki kesimde o günlerde bunları idrak edemezdi.
Çocukluğumuzun altmışlı yılları ailelerimizin yaşadığı, bizlerinde kısmen hissettiği ihtilâl ve asker korkusu ile geçti.
1970’ li yılların başından itibaren gençlik, karşılıklı korkular ve düşmanlıklar içinde birbiriyle uğraşırken hemen arkasından bu sefer de 1971 Askerî Muhtırası geldi.
70’ li yıllar üniversitelerde ve diğer şehirlerde sayılamayacak kadar öğrenci olayları, sokak çatışmaları, bölünmüş mahalleler, terör örgütlerinin provokasyonları, protestolar, yürüyüşler, yokluklar, kıtlıklar, ölümler, hasılı anarşi ve kaos ile yine korku dolu yıllarımız oldu.
1973 senesinde kazandığım ve gidemediğim Adana Devlet Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi ve 1974’ de kazandığım Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’ndan 1977’de ayrılmak zorunda kaldım.
Anarşi ile hazırlanan ortamın ardından malûm 1980 Askerî Darbesi geldi.
Her iki mahallenin delikanlılarından yakalanıp hapse atılanlar, işkence görenler, yurt dışına kaçanlar, bir şekilde saklanıp izini kaybettirenler oldu ve her iki kesimden idamlar… Milletin tepesinden korku gitmiyordu.
Darbeciler 61 anayasasını yürürlükten kaldırıldı. Yeniden hazırlanıp 1982 Kasım’ında bir referandumla halkın oyuna sunulan ihtilal anayasasını millet korku içinde %91.37 oy vererek kabul etti.
Bir yıl sonra yapılan genel seçimlerde seçmen elindeki tek kozu kullanarak Turgut Özal ve partisini iktidara getirdi.
Korkular bitti mi? Hayır bitmedi. Bu sefer de etnik kimlikler körüklenerek sözde Kürt kimliğini temsil eden terör örgütleri kurulup devreye sokuldu.
İnsanlar, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’ ya korkudan gidemez oldu. Yol kesmeler, insan kaçırmalar, köy ve mezra basmalar ve yine on binlerce ölümler…
80’li yıllarda başlayan terör örgütü korkusu, devletin ve hükümetin kararlı mücadelesi ile son 7-8 sene içerisinde örgütün yurt içinden atılması neticesi, neredeyse tamamen bitti. Bu süreçte yaşanan 28 Şubat Post Modern Darbesi, Ankara, İstanbul ve diğer bazı şehirlerimizde patlamalar ve 15 Temmuz Fetö kalkışması ile gerçekleşen ölümler ayrı korkulara sebep oldu.
Evet korku bitti mi? Hayır, yine bitmedi! Peki, “Şimdi ne var?” diyeceksiniz. Şimdi 70’li yıllarda ABD düşmanı olanlar Amerika, Rus düşmanı olanlar da Rusya ile dost oldu. Bir tarafta ABD ve dış güçler korkusu, diğer taraf ta da Şeriat, Tarikat ve Molla korkusu baş gösterdi veya gösteriliyor. Bunların aralarında gerçeklik payı olan emareler olduğu gibi abartılarak servis edilen düzmece propagandalar da görmezden gelinemez.
Dünya genelinde siyasetin; okumayan, araştırmayan, tahsil ve kültür seviyesi düşük toplumlarda yaptığı en başarılı iş, karşı korkularla tarafgir seçmen kitleleri oluşturmaktır.
Bunların arasında ülke olarak tarihte ender görülen adeta küçük kıyamet denilebilecek bir deprem yaşadık. Bu depremin korkusu da tüm yurdumuzu etkisi altına aldı.
Evet, bizim kuşağın ömrü bugüne kadar böyle korkularla geçti. Her korkuya, her şeye rağmen hiçbir zaman ümidimiz kaybetmedik.
Hayat devam ediyor. Korku ve ümit arasında...