"
Siyaset ile uğraşmayacak kadar akıllı olanlar, daha aptallar tarafından yönetilerek cezalandırılırlar.
Platon (Eflatun)
Binlerce yıl önce söylenmiş bir söz hala bu kadar güncelliğini koruyorsa, binlerce yıl önce yaşamış bu filozof acaba bizim daha kaç asır önümüzdedir?
Ya da şöyle soralım sorumuzu: Binlerce yıl önce yaşamış bu filozof döneminde devlet başkanı kimdi?
Birbirinden farklı da olsa bir soru daha soracağım: Bu filozofun yaşadığı dönem olsun, başka dönemler olsun; Neden kralın cenazesinden eşeğinin cenazesi kalabalık olur?
Bu soruları çoğaltmak mümkün, asıl benim işlemek istediğim konu be defa siyaset olacak. Yaklaşan seçimler nedeniyle gerek sanal ortam olsun gerek medyanın diğer araçlarında olsun -tabirimi hoş görün- bazı pespayelikler başladı, bu kadar şark kurnazlarının olduğu toplumlarda ne yazık ki siyaset yine kendi kısır dönme dolabında dönmeye devem edecek. Öyle bir siyasi tuzak kurulmuş ki siyasette lider sultası had safhada ve bu lider, adayın erdemlerinden çok getireceği oylara bakıyor, bazen:
” Şapkamı koysam üç…” diye bir tanım siyasi hayatımızda epeydir var ve epeyce de prim yapıyor. Hani herkesin diline doladığı “liyakat” var ya işte bu liyakatin anlamını siyasette aramadığımız sürece Platon değil 2000 yıl 10 000 yıl önümüzde olacak ve biz de siyaset yaptığımızı sanacağız.
Bir ülke düşünün ki: Şekeri var, unu var, yağı var ama helva yapıp yiyemiyor. Bunu siyaset için söylüyorum. Bir başka anekdot Almanya’dan: Bir siyasi çalışmada parti lideri sanırım Hamburg’da bir yerleşim alanına gidiyor konuşma yapacak, orada bulunan vatandaşlar:
“Sayın lider konuşmaya başlamadan sormak istiyoruz: Başka aday mı bulamadınız da homoseksüel bir insanı aday gösterdiniz?” Diye sitem edince parti lideri hiç düşünmeden cevap vermiş: “Bana onun g.tü lazım değil, bilgisi ve bazı yetenekleri lazım.” Bütün bunları anlatmaktaki amacım yaklaşan seçimlerde iktidara kim gelirse gelsin değişen hiçbir şey olmayacak ve dünya yine hem güneş hem de kendi ekseni etrafında dönmeye devam edecek. Biz vatandaş olarak önümüze konan sandıkta: erdemli, liyakat sahibi, ülke ve uluslararası bilgiye sahip insanlara oy veremiyoruz ki, yasa gereği ve vatandaşlık görevi olarak, biraz da ceza yememek için gidip oyumuzu kullanıyoruz. Koskoca bir dört yıllık kaderimizi oyluyoruz, olmadı bir dört yıl daha, olmadı bir dört yıl daha derken koskoca bir ömür gittiğine mi yanarsın, ülkemizin düştüğü durumlara mı yanarsın? Şimdi bir tanım yapacağım klasik tanım olacak ama doğru tekdir ve başka bir çözüm aramak ahmaklık olur: Ülkemizin birlik ve beraberliğinin olmazsa olmaz birleştirici güçleri:
Şanlı geçmişimiz, dünyayı dize getiren liderlerimiz ve bu ülkenin ortak değerleri ki Bunlar: din, dil, ırk, renk v.s. ayrımı yapmadan demokratik, laik, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü erdem sayan bir siyasi anlayışın seçimi için :
“SAPINA KADAR SİYASET” Diyorum, aksi halde Nasrettin Hoca’nın karısından farkınız olmayacak ; Nasrettin Hoca çirkin bir kadınla aile baskısıyla zorla evlendirilmiş, gerdeğe girmişler hoca kadının yüzüne bile bakmamış, kadın ilk gecedir olsun demiş, ertesi gün gelinin duvağı açılmış ve bu defa tüm halk gelinin ne kadar çirkin olduğunu görmüşler, bütün bunlara rağmen gelin hocaya yakınlaşmak için: “Hoca Efendi ben yakınlarınız ve köyünüzü pek bilmem tanımam kiminle görüşeyim, kiminle görüşmeyeyim?” Nasrettin Hoca: “Vallahi Hanım benimle görüşme de kiminle görüşürsen görüş.” Sandıktan mantık çıkmayacaksa değişen bir şey olmayacağına göre kiminle görüşürseniz görüşün.