Övünmek gibi olmasın dedem de, babam da CHP sempatizanıydı, naçizane bende bir dönem Kilimli CHP meclis üyeliği yaptım ve yaptığım işleri iyi yapmaya çalıştım, bana bu payeyi münasip gören Sayın Kilimli halkına şükranlarımı sunuyorum. Zonguldak’ta bir önceki dönemde meclis üyeliği için yaptığım müracaat ve gördüğüm lüzum üzerine bir süreliğine siyasetten uzak durayım dedim ama baktım ki bizler siyasetin dışına çıkınca bilgisi, birikimi ve becerisi olmayan, halkın yanında hiç bir karşılığı olmayanlar siyaset yapmaya başladı yeniden elimi taşın altına koymam gerektiğine karar verdim, bilmiyorum belki de kabul etmezler ama ben en azından Gürsel değilim, Kemal ve asla onların durumuna düşmem.
Son dönemlerde yükseliş trendine giren CHP, her ne kadar iktidar kanadında paniğe neden olmuş gibi görünse de, CHP kanadında da selden kütük kapma yarışları başladı.
Görevde olduğu dönemlerde yapmış olduğu cesur çıkışlarla kendini kalbimize sokan Sayın Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin bizi hüsrana uğrattı ve şimdi bizler kalbimizi kırarak onları oradan çıkarıyoruz, aslında yerleri çok iyiydi ama değerlendiremediler…
Gürsel Tekin: Hemşerim sayılır. Dişiyle, tırnağıyla zirveye tırmanarak çıktı, ne zorluklar yaşadığını yakından bilirim ama o da ne kadar yükseğe çıkılırsa çıkılsın sonunda herkes k.çının üstüne oturacağını yaşayarak öğrendi. Şimdi sormak istiyorum Sayın Tekin’e: Ne gereği vardı, neye ihtiyacın vardı, neden bu oyuna alet oldunuz, sonuçta CHP ye vermiş olduğunuz zararı düşman bile veremezdi, neden buna ihtiyaç duydunuz? Gibi daha bir sürü soru sormak var, sonuçta bu bir yerel gazete mesajlarım az insan ulaşır ama elimden bu kadarı geliyor.
Memleket hiçbir dönemde bu kadar hassas bir dönem yaşamadı, ne darbeler, ne terör ne ekonomik krizler, ne iç ve dış düşmanların entrikaları, hiç birisi bu hassas dönem kadar bıçak sırtında değildi, çok özel bir günler yaşıyoruz, iktidar kamuoyuna pek açıklama yapmasa da görünen o ki “Pabuç pahalı” bir dönemden geçiyoruz. Tehlikeyi görmek için çok da uzman olmaya gerek yok bu ülkede yaşıyorsanız ve bir çok askeri-sivil darbeler gördüyseniz, sürekli ülkemiz üzerine dolaplar çeviren sözüm ona dostlar çevrenizi sarmışsa, sürekli hayal kırıklığı yaşıyorsanız, hiç olmadık soykırım iftirasıyla sürekli köşeye sıkıştırılmak istenen bir ülkenin vatandaşıysanız tarih konusunda ulema olmanıza gerek yok bütün bu olayları önünüze koyun ve sağduyu ile bir analiz yapın eminim. “Başka Türkiye yok ve bu coğrafya sadece Türklere bırakılamaz” sonucuna varırsınız. Siz bakmayın bize kardeş-ağabey- din kardeşimiz gibi maskelerle yaklaşmalarına en can-ciğer dostumuz bile yüzümüze ne kadar samimi görünse de emperyalistlerin elindeki karakaplı kitap önlerine konulduğunda anında geri adım atıyorlar. Çünkü kimse bizim kardeşimiz falan değil her ülke kendi çıkarını düşünür, kendi çıkarını düşünmeyen dünyada tek ulus varsa o da bizleriz, hem uluslararası ilişkilerde duygusallık aranmaz karşılıklı çıkarlarla oyun başlar iyi oynayan kazanır, bizler se oyunu kurallar çerçevesinde oynamak yerine birbirimiz suçlayarak başarısızlığımızı iktidara veya muhalefete yüklemeye çalışırız çünkü: “Önce Vatan, önce Bayrak, önce Milli değerler” yerine önce mevkiimiz, makamımız dediğimiz için iç ve dış düşman bu zaafımızı her seferinde kullanarak bizlerden bir şeyler koparmaya çalışırken; iktidar muhalefete oldukça ketum, muhalefet ise kendini kendi içinde sorunlarla boğuşurken iç ve dış düşman ellerini ovuşturarak işlerin kıvamına gelmesini sabırsızlıkla beklemektedir.
Beyler-Bayanlar aklınızı başınıza alın yarın bir gün düşman kazandığında bırakın mevkii- makamı mezarınızı bile söküp atarlar bu coğrafyadan. Daha vurucu nasıl anlatılabilir ki?