Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk yerli araba üretimi için İtalya’dan otomobil markasının lisansını satın aldığında ülkesine dönüp, “yerli arabayı yapacak babayiğitler arıyorum” demiş, Türkiye’nin en büyükleri Koç, Sabancı, Zorluvb iş insanlarını göreve davet etmişti. TOOB ile işbirliğine girilip TOGG ortaya çıkmıştı.
Sonuç mükemmel. Türkiye yarışa 100 yıl geriden başlamasına rağmen en büyük otomobil üreticileriyle neredeyse başa güreşir oldu.
Vatandaşlar da, teşkilatlarda ve mecliste bir babayiğit arıyor. Yazımın tamamını okursanız ne demek istediğimi anlarsınız.
Bir büyüğümüzle keyifli bir siyasi sohbetin içine girdik. İnsan aynı dili konuşanı bulunca ve bildiğiniz konuları farklı yönleriyle duyduğunuzda daha bir keyif veriyor sohbet.
Bizim gurup genellikle bunu yapıyor. Aynı yolda, aynı yönde yürüyenler sanki karşısındakini ilk defa görüyormuş gibi başlıyorlar icraatları anlatmaya. Bu sohbetler güzel, yapılanları anlatmak güzel, ancak bu sohbetlerde ki eksikliğimiz EKSİKLİĞİ görmemekte. Bunu dile getirmemekte.
Sanki eksik olan bir şeyi dile getirseniz partiye, davaya ihanet etmiş, yoldan sapmış, muhalefet ağzıyla konuşmuş gibi olacaksınız..
Öz eleştiriyi yapmadığınız sürece körler sağırlar birbirini ağırlar misaline dönüşüyor ortam.
Partililerimiz, teşkilatlarımız yapılan icraatları birbirlerine değil tam tersi rakiplerin taraftarlarına anlatmalı!
Bu bana, beş vakit Camiye gelen birine namazın önemini anlatmak gibi geliyor. Asıl hedef kitle camiye girmeyip ezan vakti kahvede oturan, sokakta öylesine dolaşan olmalı..
İkili sohbetlerde iktidar partisini temsil eden kesimin küçük bir kısmı muhalefetin taraftarlarına iktidarın yaptıkları hizmetleri anlatıyor. Büyük çoğunluğu da kendi aralarında birbirlerine anlatıyorlar.
Kapalı toplantılar zaten parti içi katılımcılardan oluşuyor. Asıl mesele açık alan toplantıları düzenleyip bu konuları her görüşten vatandaşla paylaşmak olmalı.
Partide temsil makamında olan üyelerin sosyal medyalarına bakın. Muhalefetin başarısızlığından tek kelime etmedikleri gibi temsil ettikleri siyasi parti hakkında bile kendi ürettikleri fikirlerini, düşüncelerini paylaşmıyorlar.
Genel merkezden gelen ve tüm teşkilatlar paylaşsın denilen konuları bile kendi hesaplarından paylaşanlar il, ilçe, belde başkanları.
Ya onların yönetim kurulları?
Bırakın bireysel paylaşmayı ortak sayfada paylaşılanı bile paylaşamayan ya da beğenmeye eli varmayan bir sürü sözde teşkilatçı var!.
Özelden bile birbirlerine Ak Partinin icraatlarını gönderiyorlar. Göndersene muhalif olan arkadaşlarından birine “Erdoğan döneminde neler yapmışız?” diye..
Bakınız il genel meclisi üyelerimizin facebook ve diğer sosyal medya hesaplarına. Kendi ürettikleri, kendi düşüncelerinin eseri, kendi kalemlerin den yazıya dökülen muhalefeti eleştiren ya da Cumhur ittifakının hizmetleriyle ilgili tek bir paylaşımları var mı?
Sayfalarındaki paylaşımların büyük bir kısmı başkaları tarafından etiketlendikleri paylaşımlar..
Bakın il, ilçe başkanının sosyal medya hesaplarına, (istisnalar hariç) muhalefeti eleştiren kendi ürettiği cümlelerden oluşan tek bir hareketleri var mı?
Belde teşkilatlarının paylaşımlarını inceleyin.Teşkilat öncesi ve teşkilata girdikten sonra Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeliyi sevdiklerini belirten cümleler kurmuşlar mı?
Muhalefeti yerelde ve genelde kendi öz cümleleriyle eleştirdikleritek bir paylaşımları varsa bir daha paylaşsınlar ki herkes bir daha görsün!
Mazeret basit “Muhalefetin iç kavgalarıyla ya da yolsuzluklarıyla, hırsızlıklarıyla vakit geçiremeyiz, biz yolumuza bakıyoruz...”.
İşte yolunuza baktığınız için her seçimde muhalefetin karşısında damla damla partiyi eritiyorsunuz.
Halkın sizlere güveni kalmamış.
Partiyi değil kendinizi temsil ettiğinizi düşünüyor büyük çoğunluk. “Yarın iktidar değişse ilk partiden kaçacak olan bunlar” diyor sokakta ki vatandaş..
Bakınız kazandıkları belediyeleri çöplüğe döndüren, sularını kurutan, halkı taşıma suya muhtaç bırakan muhalefet ne konuşuyor?
Emekli maaşlarını konuşuyorlar..
Asgari ücretliyi konuşuyorlar ve kendi belediyelerinde personel maaşlarını ödeyemeseler de sadece belediye de değil belediye sınırları içinde yaşayan herkese en yüksek maaşı verecekmiş algısını yaparak meydanlarda seçmene hayal satıyorlar..
Bırakın köprü yapmayı, köprünün bir ayağını bile dikemeseler de onlarca köprü yapmış da bedavaya geçiriyorlarmış gibi iktidarın yaptığı köprüleri ve geçiş ücretlerini konuşuyorlar..
Sağlığa hiç bir yatırım yapmasalar da, dahası “Hastane yapmaya ne gerek var!” deseler dehastanelerde günler sonraya verilen randevuları konuşuyorlar..
Hiç bir sanayi yatırımı yapmadıkları halde İşsizliği konuşuyorlar, kazandıkları belediyelere kendi partililerini işe alıyor, yönettiği şehirlerde ki sanayilere kendi adamlarını işe aldırıyor..
Sanki iktidara geldiklerinde fiyatları düşüreceklermiş gibi marketlerde ki fahiş fiyatları konuşuyorlar..
Eline kazma almamış, çapa yapmamış, inek sağmamış lakin her yerde çiftçinin, köylünün sorunlarını konuşuyorlar..
Hiç bir çözüm üretmeseler de, hiç bir yatırım yapmasalar da o konularla ilgili tek bir girişimleri de olmasa aslında vatandaşın derdini konuşuyorlar..
Sokağa çıktığınızda muhalefetin algı yaptığı bütün sitemleri vatandaşlardan duyabiliyorsunuz. Birileri kılık değiştirip tiyatro oyunu da sergilese aslında vatandaşın dert yandığı konuları işliyorlar.
Bar işletiyor lakin başına türban takıp“Müftü karısıyım” diyor ama aslında toplumun rahatsız olduğu konuyu işliyor ve bizim sessiz çoğunluğumuz, iktidarı ayakta tutan, Ak Partiyi iktidar yapan, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapan o sessiz çoğunluğun dışa vurmadığı sitemini muhalefet oynadığı tiyatro ile yaptığı algıyla bu sessizlerin sesi oluyor..
Son seçimlerde Ak Parti neden kan kaybetti acaba? O sessiz ve fedakâr çoğunluğun sandığa gitmemesinin sebebi neydi?
Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olan ve seçilseydi Cumhurbaşkanlığı makamına oturacak kişiyi bugün kendi partilileri önce genel başkanlıktan indirdi sonra da partiden kapı dışarı ettiler.
Kendi partililerinin başarısız gördüğü adaya karşıbu ülkede 23 yılda inanılmazı başaran,Dünya lideri vasfını uygun gördüğümüz Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 mayıs 2023 de ancak ikinci turda Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasını başka nasıl izah edebilirim?
CHP lilerin yolsuzlukta, hırsızlıkta birbirlerini ihbar etmesi, kongrelerinde tekme tokat birbirlerine girmeleri Cumhur ittifakının seçimi çok kolay alacağı anlamı taşımıyor. Lütfen o hayale kapılmayın!
Ak Partinin genelde ve yerelde ilk iktidar yıllarında sol kesim sandığa gitmek yerine tatile gitmeyi tercih ederdi.
Çünkü taraftarları bile iktidarın değişme olasılığını düşünerek, ne olur ne olmaz diyerekbankadan kredi çeker, eve yazılır, araba alır, köşeye para atardı.
Muhalefetin seçmeni artık seçim sürecinde tatile gitmiyor. Seçim geçene kadar algısal siyasetine devam edip sandıkların tepesinde dikiliyor!
“Erdoğan öl dese ölürüm, onun gibisi gelmedi, Allah benim ömrümden alsın Erdoğan’a versin” diyen o sessiz eline vur ekmeğini al çoğunluk ise belki tatile gitmiyor ama seçim günü sandığa da gitmiyor. “Burnu sürtülsün!” diyor.
Teşkilatlarımız bunun ne kadar farkında. Bu konuları genel merkeze taşıyabiliyorlar mı?
İl, ilçe danışma toplantılarında ne konuşuluyor, bu konular tartışılıyor mu, vatandaşın artık bu yönüne dokunalım deniliyor mu?
Hiç sanmıyorum!
Salondaki üyeler bu konuları dile getirse orada ki muhatapları bu şikayetleri notlarının arasına yazdığı bile şüpheli!
Bakınız bu günlerde Ocak 2026 emekli maaşları konuşulmaya başlandı. Emekli ağlığıyla ev kirasının neredeyse pata (denk) olduğu günümüzde hala emekli maaşlarını tefeye tüfeye göre zam verme, çeşitli senaryolarla emekliyi taca atma girişimlerine hangi teşkilat, hangi milletvekili “durun, yanlış yapıyoruz!” diyebilecek?
Teşkilatçılıkta tek gaye, üye yapın, icraatları anlatın, kapı kapı gezin, küskünleri kucaklayın vs.. vs.. olmamalı..