Vicdanın Sessizliği...

Bu yazı yüksek sesle konuşmak için yazılmadı.Zaten bu çağda bağıran çok, duyan az.

Abone Ol

Asıl mesele, herkesin bildiği hâlde dile getirmemeyi tercih ettiği gerçekler. Toplumun aynasına bakıp gözlerini kaçırdığı o anlar.
Yanlış olan artık gizlenmiyor.
Aksine,alışkanlığa dönüştürülüyor. İnsan zihni buna uyum sağlıyor,kalp ise yavaş yavaş susmayı öğreniyor. İşte asıl tehlike burada başlıyor.
Çocukların ölümü sıradanlaşıyor. Sayılara indirgenmiş hayatlar,alt yazı hızında geçip gidiyor.Bir süre sonra acı,haber formatına sığdırılıyor.
Oysa bir çocuğun ölümü,bir toplumun geleceğinden eksilen bir ihtimaldir.
Genç kızlar tuzaklara düşüyor.
İyilikle değil, kurnazlıkla karşılanıyorlar.Sonra sorgulanan fail değil, mağdur oluyor. Sorular hep yanlış yere yöneliyor.Orada olmasının nedeni konuşuluyor,oraya iten kirli düzen konuşulmuyor.
Gençler yavaş yavaş kayboluyor.
Bir maddenin değil, bir boşluğun içine düşüyorlar. Anlaşılmamanın, değersiz hissettirmenin, sahipsiz bırakılmanın boşluğu bu.
Sonra aynı toplum dönüp onlara yabancıymış gibi bakıyor.
İnsan ilişkileri sertleşiyor.
Nezaket geri çekiliyor,hoyratlık öne çıkıyor. Yumuşak olan zayıf sanılıyor,anlayışlı olan ezilmeye açık görülüyor.
Susmak erdem değil,korkunun makyajı hâline geliyor.
Ekmekte hile var, sözde hesap var, dostlukta çıkar var. Emek görünmezleşiyor. Adalet,yüksek sesle talep edilebilen bir şeye indirgeniyor. Hakkını arayan sorunlu,susan uyumlu sayılıyor.
Bir yerde haksızlık yaşanıyor,çoğu insan kafasını çeviriyor. Kendini koruduğunu zannediyor.
Oysa bu bir korunma biçimi değil,vicdanın askıya alınması. İnsan ruhu her sustuğunda biraz daha yalnızlaşıyor.
Yanlışı yapan değil, doğruyu dile getiren rahatsızlık veriyor.
İyi niyet saflıkla, merhamet zaafla karıştırılıyor.
Sevgi bile ölçülüp tartılan bir şeye dönüşüyor.
Kim ne kazandırıyor sorusu,kim ne hissediyor sorusunun önüne geçiyor.
İş yerlerinde liyakat arka plana itiliyor, sadakat yüceltiliyor. Adalet kişilere göre şekil alıyor.
İnsanlar haklarını değil,sınırlarını öğreniyor.
Sokakta,evde, masada,ekranda aynı manzara var. Herkes görüyor. Kimse karışmıyor. Çünkü çağın ezberi şu cümlede toplanıyor.
Herkes kendi yoluna baksın.
Toplumlar tam da bu noktada çözülür. Büyük felaketler çığlıkla değil, sessizlikle gelir. Kötülük, cesaretinden çok seyirci bulduğu için büyür.
Bu yazı bir isyan değil.
Bu yazı bir hatırlatma!...
Herkesin içini yoklaması için bırakılmış bir işaret.
Gücün yetmiyorsa durdurmaya,en azından alkışlama. Konuşamıyorsan, savunma.
Müdahil olamıyorsan,ortak olma. Normalleştirme...
Çünkü bazen bir toplum,en çok sustukları yüzünden çöker.Vicdan ise sustuğunda değil, hatırlatıldığında insanı insan yapar.

Murat İLERİ