“Yavrummmmm!”
Bazı olaylar vardır ki ne kelimeler ne de görüntüler özetler…
Ne kadar yazıya dökseniz de tam manasıyla anlatamazsınız duygularınızı…
Mustafa Eyriboyun’un meşhur
“Yanan hep bizdik
Siz kömür sandınız” dizeleri ile Halil Şakir Taşçıoğlu’nun
“Yanıp kararıp kaldınız,
Biz yananı kömür sandık!
Kalplere ateş saldınız;” dizeleri yaşanan facianın özeti gibi görünse de durumu asıl anlatan;
Gecenin karanlığında şehit düşenler arasında oğlunun adını duyunca “Yavrummmmm” diye feryat eden annedir…
Babasının gelmeyeceğinin söylendiği tabut başında elinde fotoğrafıyla “Anne bak, bu babam” diyen çocuklardır!
Asıl yanan analar ve çocuklar…
Gerisi lafügüzaf!
Hiçbir ananın yüreğinin yanmaması, hiçbir evladın umudunun tükenmemesi duasıyla İnşallah bu son olur…
***
Kişisel değil ilkesel!
Tanıyanların aklına gelmez ama tanımayanlar için bir konuya açıklık getirelim…
Pusula Gazetesi Sahibi Ali Rıza Tığ ile kişisel meselem değil, ilkesel meselem var!
Yaklaşık bir yıldır ufak tefek saçmalamaları dışında şahsıma yönelik saldırmıyordu…
Ta ki;
Operasyonunu (Söylemlerinin tersine kenti değil kendini düşünerek) görüp birilerinin tetikçiliğine soyunmasına engel oluncaya kadar!
“Basın meslek ilkelerine ve ahlaki değerlere” uymayarak gazeteciliğe zarar vermesi…
Dini ve manevi değerlere saldırması…
“Ahlaksız” yazılarla Zonguldak’ımızın adını Ankara başta olmak üzere tüm Türkiye’de kirletmesi nedeniyle verdiğimiz mücadeleye gazeteci ağabeyimiz Adnan Küçükvar aracılığıyla verdiği sözler nedeniyle inanmış gibi yapıp ara vermiştik…
İnanmak istemiştik ama biz kendimizi kandırmakla kaldık!
Birileri beddua da etse, bizlerin ettiği “Allahü teala ıslah etsin… “ duamızın yine tutmadığını gördük…
Son olarak da hemşire, eğitim camiası başta olmak üzere tüm Zonguldaklılara ahlaksızca yakıştırmaları, analara sövmeleri…
Savcılar üzerinden yargıyı baskı altına almaya çalışması…
“Zonguldak meselesi” haline gelen A.Rıza’nın onarılması gerektiği bizle birlikte tüm Zonguldak ve hatta Türkiye gördü…
Bunanla birlikte Ali Rıza Tığ’ın yanı sıra ona maddi manevi destek verenlerle de kişisel değil ilkesel meselem var!
Zonguldak’ın sorunlarını dile getirmek ve çözüm yollarını gösterip yetkilileri harekete geçirmek adına kamuoyu oluşturmayı kendisine yayın politikası edinmiş olan İMZA Gazetesi;
Zonguldak Havalimanının eksiklerinin giderilip açılması, THY ve yurt dışı seferlerinin başlamasını,
Zonguldak-Filyos yolu (Mithatpaşa tüneli) projesinin bir an önce yapılmasını,
Zonguldak eski deniz manzaralı şehir çöplüğünün bir an önce Zonguldak’ımıza görsel ve ekonomik olarak katılmasını,
Zonguldak Lavuar alanına otoparklı projenin yapılmasını,
Zonguldak sorunu olarak ele alıp mücadele ettiyse;
Gazetecilik mesleğinin ve bu güzide meslek üzerinden Zonguldak’ımızın “Şantajcı, ahlaksız, tetikçi” olarak görünmesini de sorun olarak görüp, bununla mücadeleyi yayın politikası olarak görmektedir…
Zonguldak ve gazetecilik mesleğinin itibarı; “Şantaj, ahlaksız” yazıların “Tetikçi” olarak kullanılmaların bitmesiyle kurtulacaktır…
Bu yolda karınca misali mücadelemiz devam edecek olup mücadeleye destek olmayanların vicdanlarına seslenmeyi de sürdüreceğiz…
Sözün özü; Osman Sav’ın Ali Rıza Tığ ile kişisel değil, ilkesel meselesi var!
Kendilerine veya eşine dostuna şantaj ettiği, iftira attığı, ahlaksız yazılar kaleme aldığı halde gerek avanta gerekse borç vererek maddi, yaptıklarını görmezden gelip 4 maymunu oynayarak manevi destek verenlerle de kişisel değil, “Omurgalı duruş” göstermeleri gerektiğini hatırlatma sorumluluğum var!
***
Düğün değil, bayram değil A.Rıza savcıları niye öptü!
Pusula Gazetesinde 21 ve 25 Eylül 2022 tarihinde Ali Rıza Tığ’ın kaleme aldığı 2 yazı ilginç, ilginç olduğu kadar da mesaj yüklü!
Mesajı vermeye çalıştığı yer ise hepsinden ilginç…
Yazıları hatırlatıp malum soruları yöneltelim…
21 Eylül tarihindeki yazıda tam bir yıl önceki olaydan isimsiz şekilde bahsediliyor…
“Olay Zonguldak’ın içinde akarsu geçen ilçelerinden birinde yaklaşık bir yıl önce yaşandı.
Olayın kahramanı olan savcının ilçeden tayini çıktı.
Zonguldak’ın ilçelerinden birinde görev yapan savcı, ilçede ofisi olan genç ve güzel bir avukatla birlikte oldu. Bazen avukatın ofisinde, bazen de savcının evinde buluşuyorlardı.
Savcı o kadar çapkındı ki, ilçede beraber olunabilecek ne kadar kadın varsa sıradan görüşüyordu.
Ama o ara pörtföyüne 30’lu yaşlardaki bu avukatı aldı!
Aşk doludizgin yaşanıyordu.
Ama savcı diğer kadınlarla da görüşüyordu.
Avukat bu ilişkiyi duyunca çıldırdı!
Önce gidip savcıya saldırdı!
Sonra savcı ile beraber olan kadına saldırdı!
Savcı tayini çıkınca ilçeden ayrıldı.
Acısı içinde kalan avukat ile diğer kadın ilçede normal hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlar.”
25 Eylül 2022 tarihli gazetede yayınlanan yazıda da giden savcının diyetisyen ile ilişkisini yazıyor…
“Savcının diyetisyen sevgilisi...
Geçen hafta, savcı ile avukatın fırtınalı ilişkisini yazmıştık...
Bir dost aradı, “Öyle uzaktaki ilişkileri yazma! Savcı, sizin diyetisyen ile de birlikte oldu” dedi!
Dostum, bir kere biz henüz diyetisyenlik olmadık!
Nereden bizim diyetisyenimiz oluyor?
Sen, ilçedekilerle yetinme!
Çevre ilçelere, hatta merkez ilçeye dadan!
Allah’tan savcı gitti, ilçe rahat nefes aldı!
Viski tüketimi azaldı!
Su tüketimi azaldı!
Neyse, anladınız işte...”
Bu yazılar üzerine; “Düğün değil, bayram değil eniştem beni niye öptü” deyimi üzerinden gidersek;
“Haber değil, yorum değil, yeni değil, yakın değil sen savcıları niye öptün!”
“Öpmeyi” gazetecilikte “Konuyu ele almak” olarak ele alırsak;
Devam eden veya açılacak mahkemeler için savcılara “Bak ben savcıları da yazarım… Benim hakkımda soruşturma açmayın, olumsuz karar vermeyin” diyerek parmak mı sallıyorsun?
Bu yaptığın adli makamları dolaylı olarak tehdit, gözlerini korkutma değil de nedir?
Adalet er geç tecelli eder…
Herkese bir gün adalet lazım olur!
Adalet mülkün temeli!
Adaletin temelleriyle oynama!
Sabır… Sabır… Sabır…
***
HAFTANIN SÖZÜ:
“Zonguldak, iki-üç ruh hastasının yönetebileceği şehir değil!”
ALİ RIZA TIĞ
***
SÖZÜN ÖZÜ:
“İnsan olmak kolay değil, dürüstlük ister, mertlik ister, doğrulur ister, samimiyet ister… Kısacağı insan olabilmek karakter ister”
ANLAMLI SÖZ
Yazan: Osman Sav