Yuvarlak masa, aslında bir masa değil; bir duruştur.
Orada köşe yoktur, üstlük altlık yoktur. Herkes eşit, herkes aynı sorumlulukla oturur. Kimse kimsenin önünde değildir; herkes bir diğerinin göz hizasındadır. İşte bu yüzden yuvarlak masa, gücün değil, birlikte olmanın sembolüdür.Şövalyeler, sadece savaşan insanlar değildi.
Onlar, birbirlerini eğiten, eksiklerini tamamlayan, yanındaki dostunu da yücelten insanlardı.
Çünkü bilirlerdi ki; “Benim yanımdaki güçsüzse, ben de güçsüzüm.”Asıl erdem, yanındaki arkadaşını kendinle eşit görmek ve onun da senin kadar değerli olduğunu bilmektir.
Ve en önemlisi, birbirine düşman değil, ayna olabilmektir.
Yola cıktıgımız arkadaşları kendimizden aşagı görmek doğru olmaz herkez eşittir,Devrekde her ne kadar üst bakış cok olsada,bilğe insanların ortak noktası, Devrekde kontrolsüz güç çok oldugundan,yuvarlak masa ifadesiyle söylenecek olursa.
Yuvarlak masa şöyle derdi:
“Kılıcın kadar kalbin de keskin olsun. Ve unutma, en büyük güç; yanındakine değer vermektir.”
...................
Bazen insanın içine bir şey oturur ya hani… Konuşsan anlatamazsın, sussan rahatlayamazsın. İşte tam da öyle bir ruh halindeyim. Ne yalan söyleyeyim, içim rahat değil.
Düşünüyorum da…
Siyaset bu hale mi geldi?
Yoksa biz mi bu hale getirdik?
Siyasetmi politikamı ?
Şimdi burda anlatmak istediğim şu:
Eğer siyaset yapacaksan… Yani gerçekten bu milletin derdini omuzlamayı, bu toprağın yükünü sırtlamayı göze alacaksan…
Bunun şakası yok.
Bu iş "Kayınçom Ankara’da, bacanağım genel merkezde, reis de beni aradı, hazırlan" gibi laflarla olmuyor artık.
Kusura bakmayın ama, bu devirde lafla peynir gemisi değil, köy minibüsü bile yürümez.
Bak, bir koltuk için milyonlar harcayanlar var.
Kimisi 10 veriyor, kimisi 20… Kimisi gözünü karartıp 30 milyon TL döküyor o listeye girmek için.
Sen hâlâ “Ben gönüllüyüm, halk beni seviyor, üç kuruşla da kampanya yaparım” diyorsan…
Ne yalan söyleyeyim kardeş, sen o yolun başında yolda kalırsın.
Eline bir kol saati geçer, ona bakıp durursun… Saat ilerler ama sen ilerleyemezsin.
Allah biliyor ya, bu kelimeleri yazarken elim titredi.
Çünkü bu sözler sadece sana değil, bana da… Hepimize.
Zira siyaset artık 'niyet' işi olmaktan çıkmış, 'sermaye' işine dönmüş.
Kimi zaman bir köy kahvesinde çay içtim, kimi zaman bir odada beş kişiyle gecelere kadar memleketi konuştuk.
O insanların en büyük hayali dürüst, samimi, çalışkan birini mecliste görmekti.
Ama biliyor musun?
Onların seçtikleri değil, parası olanlar girdi listelere.
Bir otur, bir düşün.
Aynısını sana yapsalar razı olur musun?
Sen yıllarca emek ver, gönül ver, mücadele et…
Ama birisi çıksın, cebinden para bastırıp seni silsin.
İnce hesap öyle yapılmaz.
Siyaset öyle kuru lafla yürümez.
Bir hedefin varsa, ona odaklanacaksın.
Zaman, emek, para… Her ne gerekiyorsa, korkmadan koyacaksın ortaya.
Yoksa bu iş oyuncak değil…
Oyuncakla oynayan çocuk olur… Siyasetçi değil.
Şimdi burda anlatmak istediğim bir konu var ALMANCILAR:
Almancılar Devrek’e geldi, sokaklar şenlendi, çarşı canlandı, kahveler doldu.
Ama kulaktan kulağa yayılan bazı laflar can sıkıcı…
"Almancı kazıklanıyor!"
Kim diyor bunu?
Neye göre, kime göre?
Allah biliyor ya, bu kelimeleri yazarken elim titredi.
Çünkü ortada ne kazıklayan bir esnaf var ne de kandırılmış bir gurbetçi kardeşimiz.
Ama olan şu: Algı bozuldu. Güven zedelendi.
Ve işte bu, bizi üzer.
Bakın kardeşlerim, Devrek esnafı bu memleketin evladıdır.
O ürünleri neye satıyorsa, yerli vatandaşa da aynı fiyata satıyor.
Zaten fiyatlar ortada, etiket belli, rayiç belli.
Kimsenin cebine göz dikilmiş değil. Kimse kimseyi rant olarak görmüyor.
Ama gel gelelim…
Bir iki kişi çıkıp da fırsatçılık yaparsa, bütün şehir zan altında kalıyor.
Kusura bakmasın kimse, ama bu yanlıştır.
Bir otur, bir düşün. Aynısını sana yapsalar razı olur musun?
Devrek’in itibarı üç-beş kişinin kısa vadeli kazancına kurban edilmemeli.
Bu şehre her yaz gelen gurbetçimiz, bizim misafirimizdir, kardeşimizdir.
Aramızdaki bağ çıkarla değil, geçmişle, memleketle kurulur.
O yüzden buradan açıkça sesleniyorum:
Kazıklandığını düşünen varsa gelsin, konuşalım, çözelim.
Ama kimse de bu şehri "kazıkçı" yaftasıyla lekelemeye kalkmasın.
Ne yalan söyleyeyim, içimden geçeni yazdım.
Şimdi söz sırası vicdanlarda…
Lütfen, Devrek’in adını da, esnafını da, gurbetçisini de kirli algıların içine itmeyelim.
Hepimiz bu toprağın insanıyız.
Ve memleket sevgisiyle yoğrulmuş her davranış, kalıcı kardeşlik getirir.