Zonguldak Haberleri

Zonguldak Belediyesinden Karbonifer Arşivi’nin Çıkarılmasına Duygulandıran Eleştiri!

Jeoloji Mühendisleri Odası Zonguldak İli Temsilcisi Jeoloji Yüksek Mühendisi Ali Baltaş, Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem’in talimatıyla Karbonifer Arşivi’nin Belediye Kültür Merkezi’nden çıkarılmasını eleştirdi.

Abone Ol

Gazeteci Orhan Akyüz’ün haberine göre, Baltaş, sosyal medya Facebook platformundan “Zonguldak Madencilik Kültürüne Neden Sahip Çıkmalı?” başlıklı paylaşımında dikkat çekici şu ifadeleri kullandı:
“Zonguldak’ın iki değerli insanı maden mühendisi, yerel tarihçi, müze danışmanı, sporcu Ekrem Murat Zaman ve yazdıklarıyla kentin kültür tarihine katkı sunan akademisyen Mustafa Yüce tarafından toplanarak bir araya getirilen ‘Karbonifer Arşivi’, belediye başkanının (Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem) talimatıyla Belediye Kültür Merkezi’nden çıkarılarak Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası’na taşındı.

‘Zonguldak’ın Tarihine Işık Tutan 160 Yıllık Belge Birikimi…’

Her iki değerli insanın hiçbir maddi çıkar gözetmeden uzun süre değerlendirilebilir umuduyla koruduğu, Zonguldak’ın madencilik tarihine ışık tutan ve 160 yıllık belge birikimini barındıran arşivin, geçmişte sadece ülkenin enerji ihtiyacını karşılamayla değil zamanına göre kültürel yaşamıyla da ülkeye örnek olan kentin geldiği noktayı göstermesi bakımından oldukça düşündürücü.

‘Yaklaşık 5 Bin Madenciyi Ocaklarda Şehit…’

Bu yöre insanı sakat kalanlar, malul olanlar hariç yaklaşık yeraltı kömür madenlerinde bugüne kadar yaklaşık 5 bin madenciyi ocaklarda şehit verdi. Bu sayıya ciğerlerine giren tozlar nedeniyle pnomokonyoza bağlı olarak ocaklardan erken emekli edilen, sakat kalan vb. madencileri de eklersek bu sayı çok daha fazladır. Bu nedenle, madencilik üzerine kurulmuş olan bu şehri yönetenler ve bu konuda kültürel faaliyetlerde bulunanlar bunu akıllarından hiç çıkarmamalıdır.

‘Ülkeler Geçmişine Nasıl Sahip Çıkıyor’

Yukarıda yaptığım değerlendirmelerden hareketle, ülkeler geçmişine nasıl sahip çıkıyor konusunda biri de ülkemizde olan iki örneği hatırlatmak istiyorum. En güvenilir verilere göre, Çanakkale Savaşlarında Avustralyalı askerlerin (Anzac) ölü sayısı yaklaşık 8.500 civarındadır. Bu rakam, yalnızca cephede savaş meydanında ölenleri değil, aynı zamanda yaralanma veya cephede hastalıktan dolayı hayatını kaybedenleri de içermektedir. Bu açıdan bakıldığında ve Osmanlı döneminde sağlıklı kayıtların da tutulmadığı değerlendirildiğinde bizim madencilikten kaynaklanan nedenlerle verdiğimiz şehitlerin sayısı çok daha fazladır. Aradan yüzyıldan fazla süre geçmiş olmasına karşın bu insanlar kendi ülkelerinde yaptıkları anma törenlerinin dışında vefa göstererek, şükran duygularını dile getirerek her sene genç yaşlı demeden Avustralya’dan Yeni Zelanda’dan kalkıp Çanakkale’ye geliyor, geceyi savaşın geçtiği cephelerde geçiriyor ve Şafak Ayini yapıyor. Üstelik kendi ülkelerini korumak adına değil de emperyalist devletlerin güdümünde olan yöneticilerin hatalı kararlarının bedelini ödeyen atalarını anmak için. Başka bir örnek daha vermek gerekirse Osmanlı İmparatorluğunun Viyana (Avusturya) kuşatması sırasında attığı üç adet top mermisi ile kuşatmanın tarihinin yazılı olduğu duvar şiddetli patlamanın etkisiyle örümcek ağı gibi çatlamış olmasına rağmen sonradan onarılarak şehrin tarihindeki bir dönüm noktasını olarak hafızasında yerini alacak şekilde korunuyor. Bildiğim kadarıyla Fransa’nın Nice kentinde Barbaros Hayrettin Paşa'nın donanması tarafından atılan bir top mermisi de atıldığı duvarda orijinal haliyle duruyor.

‘Bu Şehirde Yaşanmışlıklar Hiç mi Anılmayı Hak Etmiyor’

Yukarıda verdiğim örneklerden yola çıkarak bir şehrin ruhunu giderek kaybetmekte olduğunun bir göstergesi de kent kimliğini oluşturan belge, arşiv, yapı, mekân gibi somut ve müzik, anı, hikâye vb. soyut kültürel unsurların zamanla kent kültürüne dönüşememesi olduğunu söyleyebilirim. Ülkemizde özgün bir kültüre sahip olan bu şehir neden geçmişine ihanet ediyor anlamak mümkün değil. Bu şehirde yaşanmışlıklar hiç mi anılmayı hak etmiyor? Ocaklarda bedel ödeyen yöre insanı hiç mi saygıyı hak etmiyor? Aşağıda bizim bir zamanlar şehir merkezinde bulunan İşçi Müdürlüğü binasının, Avustralyalıların Çanakkale’de yatan Anzac askerlerinin mezarlığının ve Viyana kuşatması sırasında atılan topların duvardaki görüntülerinin fotoğraflarını görüyorsunuz. Bu insanlar çok mu aptal yoksa biz mi çok akıllıyız? Yorum sizin.

‘Bakış Açımızı Değiştirmezsek…’

Biz şehir olarak kendi şehitlerimize sahip çıkmazsak, gereken saygıyı göstermezsek, bunu ülkemizin insanlarına somut ve soyut kültür varlıklarıyla doğru bir şekilde anlatamazsak başkalarından bizi anlamalarını nasıl isteyebiliriz? Yöneticiler ve bu şehirde yaşayan sade vatandaşlar olarak bakış açımızı değiştirmezsek bu kafayla çok daha uzun süre ülkenin bir kamburu olarak anılmaya devam ederiz.”