İmza Gazetesi köşe yazarı Ergin Özkul yazdı!

Demokrasi, halkın kendini yönetme sanatı olarak tanımlanır. 

Ancak son zamanlarda bu sanat eseri, siyasetin renkli boyalarıyla biraz karışık bir tabloya dönüşmüş durumda. 

Eskiden, seçimlerin adil bir yarış olması için bakanlar, genel seçimler öncesinde istifa eder, tarafsızlık ilkesini korumak adına devletin kaynaklarını kullanmamaya özen gösterirlerdi.

Peki ya şimdi? 

Gelin hep birlikte bu modern demokrasi tablosuna bir bakalım.

Bir zamanlar, yerel seçimlerin sakin sularında yüzen adaylar, devletin bakanlarından uzak dururdu. Çünkü adaletin kefesi, haksız rekabetin ağırlığına dayanamazdı.

Şimdilerde ise adalet bakanından sağlık bakanına, ulaşım bakanından milli eğitim bakanına kadar herkes, seçim kampanyalarının gözde yıldızları haline gelmiş durumda. 

Sanırım onlar için "Siyaset sahnesinin vazgeçilmez aktörleri" demek daha doğru olur.

Bir yanda Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Zonguldak'ta seçim vaatleriyle vatandaşın kapısını çalarken; diğer yanda bazı belediye başkanları hakkında açılması gereken davaların gündeme gelmemesi tartışılıyor. 

Vatandaşın aklında ise şu soru dolanıyor: "Bakanlarımızın bu denli iç içe olduğu bir seçim süreci, adalet terazisinin dengesini bozmuyor mu?"

Sağlık Bakanı'nın seçim ofisi açılışlarına katılması, Ulaştırma Bakanı'nın ilçe ilçe miting maratonuna girişmesi ve Adalet Bakanı'nın pazar yerlerini mesken tutması... 

Tüm bunlar, siyaset arenasında yeni bir gösteri türü mü yoksa demokrasinin yeni normları mı?

Bu noktada, ülkenin gelmiş olduğu durum bizlerde ve bizim gibi demokrasiye aşık bazı vatandaşlarımızda hüzün yaratmış durumda. 

Acaba demokrasinin bu renkli tablosu gelecekte nasıl bir kompozisyon sergileyecek? 

Düzeltilebilir mi, yoksa bu karmaşık eser kalıcı mı olacak?

Bunu da zaman gösterecek.

Elbette ki her şeyin bir düzeni vardır ve bu düzen zamanla değişebilir.

Ancak unutulmamalıdır ki demokrasi, halkın sesine kulak veren ve herkes için eşit şartlar sunan bir yönetim biçimidir.

Belki de bu renkli tablo içindeki her renk, kendi tonunu koruyarak ancak bir arada uyumlu bir bütün oluşturarak demokrasinin gerçek anlamını yansıtabilir.

Sonuç olarak, siyaset sahnesindeki bu karmaşık tablonun içinde vatandaş olarak bizlerin rolü ne olacak? 

Demokrasinin ince çizgisinde dengede kalmayı başarabilecek miyiz? 

Yoksa renklerin çarpışmasında kaybolup gidecek miyiz? 

Bunlar hepimizin cevaplaması gereken sorular.

Ancak şunu unutmamak gerekir ki, demokrasi sahnesinde en güçlü rol her zaman halkındır. 

Ve perde ne zaman kapanırsa kapansın, final repliği daima vatandaşın elindedir.

EMEKLİLER SEÇİMİ BEKLİYOR!

Türkiye'nin demografik yapısında dikkat çekici bir detay var: emekliler.

Ülkenin seçmen havuzunun yaklaşık dörtte birini oluşturan bu kesim, siyasi arenada yeni bir güç olarak ortaya çıkıyor.

31 Mart seçimlerinde kayıtlı seçmen sayısının 61,4 milyon olduğunu düşünürsek, bu demek oluyor ki yaklaşık 16 milyon emekli, sandığa gidip "Ben de varım!" diyecek.

Bir yanda geçim sıkıntısı, diğer yanda siyasi beklentiler...

Emekliler, maaşların açlık sınırının altında kalmasıyla adeta cebindeki son kuruşu hesaplar hale gelmiş durumda.

Bu durum, emeklilerin gündelik yaşantılarını olduğu kadar, siyasi tercihlerini de etkiliyor.

Yerel seçimler öncesinde ilave zam umuduyla bekleyen emekliler, umduklarını bulamayınca, "Bu filmi daha önce de görmüştük" diyerek hayal kırıklıklarını artık gizlemiyorlar.

Yeni yılın gelmesiyle birlikte en düşük emekli maaşı 10 bin liraya yükselirken, açlık sınırı da 16 lirayı aşmış bulunuyor.

Yoksulluk sınırının ise 53 bin liraya dayandığını duyunca, emeklinin cebindeki hesap makinesi sürekli çalışır oldu.

Bu rakamlar, emeklilerin 31 Mart seçim sonuçlarına etkisinin merakla beklendiğini gösteriyor. Çünkü unutmayın, Türkiye'de her 4 seçmenden biri artık emekli.

Zonguldak ise adeta emekli cenneti haline gelmiş durumda.

Burada seçimin kaderini emeklilerin belirleyeceği kesin gibi görünüyor.

Öyle ki Zonguldak'ta bir emekliyi kahvede siyaset yaparken görmek, denizde balık görmek kadar doğal bir hal aldı.

Emekliler, siyasi partilerin en gözde seçmen kitlesi haline gelirken, partiler de onların gönlünü kazanmak için çeşitli vaatlerde bulunuyorlar.

Ancak emekliler artık vaatlere değil, icraata bakıyor.

Peki 31 Mart'ta emeklilerin tercihleri ne yönde olacak?

Bakalım emekli nasıl bir karar verecek?

Bekleyip göreceğiz!