MHP TABANI ÖMER SELİM ALAN'A OY VERİR Mİ?

Zonguldak siyasi kulislerindeki son hamleler, Türkiye'nin yerel politika sahnesindeki dinamiklerin ne kadar çetrefilli ve hesaplı olduğunun bir göstergesi. 

Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan'ın, Cumhur İttifakı adayı olma süreci ve sonrasında yaşananlar, bu çetrefilliklerin sadece bir yansıması.

Alan'ın Ankara yolunu "su yolu" yaparak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye özel ziyaretlerde bulunması, ittifak siyasetinin ne kadar ciddi bir yatırım ve kişisel ilişkiler gerektirdiğinin altını çiziyor. 

Ancak siyasetteki bu tür yatırımlar her zaman beklenen karşılığı vermiyor gibi görünüyor. 

Zira Alan'ın MHP'ye verdiği sözleri tutmadığı iddiaları, ittifakın iç yüzünde çatlakların oluştuğunu gösteriyor.

Belediye önünde ülkücü işareti yaparak MHP'lilerin gözüne girmeye çalışan Alan'ın, verdiği dört belediye meclis üyesi sözünü ikiye indirdiği ve bunun üzerine MHP tarafından desteklerin çekilmeye başlandığını artık görüyoruz.

‘Babalar sözü tutar’ sözü bu günlerde ne kadar ünlü olsa da, Ömer Selim Alan sözünü tutmadı ve bu durum, ittifak politikalarında güven ve sözün eri olmanın önemini bir kez daha bizlere gösteriyor.

Ülkü Ocakları Başkanı Gökmen Karali'ye verilen Başkan Yardımcılığı sözünün tutulmaması ve Ülkü Ocakları'nın Gazipaşa'da 600 kişi ile yürümesi, Alan'a açık bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir. AK Partililerin bu eyleme katılmaması ise, ittifak içindeki rahatsızlıkların somut bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Ömer Selim Alan'ın yaşanan olaylar karşısında MHP İl Başkanı Mustafa Öztürk ile bir araya gelerek sosyal medyada birlik mesajları vermesi, hasar kontrolü olarak görülebilir. Ancak Öztürk'ün somurtkan ve düşünceli halleri, fotoğrafların ötesinde derinlerde neler olduğuna dair spekülasyonlara yol açıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Zonguldak ziyaretinde MHP'den bahsetmemesi, bence partinin bölgedeki varlığının sorgulanmasına neden oldu.

MHP'nin AK Parti içinde kaybolup kaybolmadığı ve tabanının 31 Mart akşamı Ömer Selim Alan'a oy verip vermeyeceği ise şu anda Gazipaşa’da konuşulan konuların en başında geliyor.

Sonuç olarak, Zonguldak'ta yaşanan bu gelişmeler, yerel siyasette ittifakların ne kadar kırılgan olduğunu ve seçmen sadakatinin her daim sorgulanması gerektiğini gösteriyor. 

Her ne kadar siyasi manevralar planlandığı gibi gitmese de, seçmenin son sözü söyleyeceği 31 Mart akşamını beklemekten başka çaremiz yok.

Bakalım MHP’liler bu kadar haksızlık karşısında Ömer Selim Alan’a oy verecek mi vermeyecek mi? 

İKİ YÜZLÜ 
İkiyüzlülük Türk Dil Kurumu sözlüğünde "iki yüzlü olma durumu", yani "özü sözü bir olmama durumu" olarak, çeşitli sözlüklerde ise "dürüst olmama", "bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü görünme veya göstermeye çalışma", "aldatmaya çalışma" olarak tanımlanır.
Tam da bugünlerde kimin iki yüzlü, kimin göründüğü gibi adam olduğunu görüyoruz. 
Daha düne kadar devlet eliyle yapılanların Ömer Selim Alan’a bağlanmaması gerektiğini, rahmetli Hayrullah Tıfıl’ın belediye başkanı olması durumunda bu işleri Hayrullah Tıfıl’ın bile her türlü yapabileceğini yazanlar, bugün “Ömer Selim Alan giderse her şey durur” diyor.

Herkes unutur, arşiv unutmaz!

Bunlarda kaç yüz var bilemem ama Ömer Selim Alan’da bunlara bakarak “Ben olmazsam her şey durur” demeye başladı. 

Bakın  bir siyasetçi "Ben olmazsam olmaz” diyorsa bilin ki o olmadan çok daha iyi olur.

Gerçek anlamda vazgeçilmez olan insan vazgeçilmez olduğunu dile getirme ihtiyacı duymaz.

 “Ben olmazsam” diye söze başlayan veya davranışlarıyla bunu hissettiren insan zaten kaybediyordur. 

Ben Ömer Selim Alan’ın yerinde olsam bu iki yüzlülerden medet ummam diyeceğim ama bazı gazeteciler bir şeylerden belli ki korkuyor, Ömer Selim Alan neden korkuyor onu da zaman gösterecek!

Gün ola harman ola!


NE ERGİN ÖZKUL’MUŞ BE!
Özellikle son 3 yılda attığımız adım, söylediğimiz söz, yaptığımız haber olay oluyor!

12 Yıldır bel altı ve ahlak dışı yazılarla çok mücadele ettim.

Kime bu tür yazılar yazılıyorsa gidip yanında durdum.

Yapılan tehdit ve şantajları gördükçe işi gücü bıraktık sırf bu işlerle mücadele ettik.

Bu mücadele anlamında Karaelmas Gazeteciler Derneği’nde yönetici olarak görev yaptım.

Baktım yönetici olarak olarak bu tür şantaj ve bel altı yazılarla mücadelede yeterli olamıyorum, baktım ki bazı kişileri yönetimde geçemiyorum. 

Karaelmas Gazeteciler Derneği Başkanlığı’na aday oldum. 

Seçimlere girdim mücadelemi verdim.

Allah nasip etmedi bir oyla seçimi kaybettim. 

Ben seçime girdim diye düşmanlar bir anda kardeş oldu.

Yıllardır konuşmayan, kapılarının önünden bile geçmeyen Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti ve Karaelmas Gazeteciler

Derneği yöneticileri bir olup karşımıza dikildi.
Sayemizde beraber iftarlar düzenlediler.

Kardeş oldular.

O dönemde “İki dernek birleşsin ben adaylıktan çekileyim” demiştim ama onlar bana seçimi kaybettirmek için birleştiler.

Sağlık olsun.

Gazetecileri, KGD’yi eleştiriyorum diye bana ihtar yazısı yolladılar.

Şimdi de KGD başkanına “Fındıkçı Başkan” derneğe “Müslüman Yılanların yuvası” diyerek hakaret edenlere sesi

çıkamayanlar bugün ben gazetecileri sadece eleştiriyorum, bu başkanlık işini bu başkanlar yapamıyor, bel altı yazılarla gerektiği gibi mücadele edemiyorlar” dediğim için KGD’den arkadaşlar bizi ihraç etmeye kalktı.

Etmeye kalktı diyorum çünkü bu işin bir de mahkeme tarafı olacak. 

Hangi gerekçeyle bizi ihraç etme kararı almışlar bir de orada anlatacaklar. 

Ben KGD’ye geri döneceğim ama döndüğüm gün kendim istifa edeceğim.

Bugün Zonguldak’ta artık gazetecileri bir çatı altında toplamaya yönelik farklı bir dernek kurulma zamanı gelmiştir. 

Çünkü gazetecilerin hakları belediye başkanından alınacaklara göre belirlenmemelidir.

Çünkü gazetecilerin hakları “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla da korunmamalıdır.

Bugün dernekten ihraç edilmek istenmem aslında mesleki kariyerimde sıradan ve çarpık düzenin bir aparatı olmakla beraber zamanla gurur duyacağım bir hikayenin bir bölümünü teşkil edecek!

Mücadelemiz yeni başlıyor ama bu sefer sütten ağzımız yandı diye yoğurdu üflemek yerine direkt ineği keseceğiz!