Papatyaların,güllerin, mor sümbüllerin, karanfillerin  lalelerin cennet kokan havasında,kelebeklerin, kuzuların, turnaların Türkü söylediği ve Karacaoğlan'ın  sevdalısına şiirler yazdığı ırmak boyundaydım.

Mevsim bu defa hazan değil de, bahardı.

Ne ayrılık, ne hüzün, ne göz yaşı ne de sitem dolu sözler vardı hayatımda. 

Gül ağacının gölgesinde, umuda dair şiirler yazdığım birgün, ak sakallı  bir ihtiyar oturdu yanıbaşıma. 

Bana dedi ki: Ey oğul,ben Hızır alehisselam, darda olana, zorda kalana ve Rabbine sığınana yardım etmek vazifemdir. "

Ne dardayım,ne de zordayım diyerek Rabbime şükür eyledim. 

Dört nala uzanan uzak Asya'dan, pamuktan daha da beyaz bir at yaklaştı usulca yanıma. 
Beyaz atın üzerinde, yeşil giysiler içinde uzun boylu ve  zülfikar bakışlı bir adam vardı. 
"Benim adım İlyas (a.s ) dedi. 
Gözü pek, sözü mert bir kulum.Bastığım yerde bereket, bolluk ve güzellik olur. " Dedi... 

Yiğit yiğidi bakışından tanır, yüreğime tek bereket aşktır. Dedim...Sustu ve güldü.

Birden gökyüzü gürledi, yağmur yağdı.Sonra,İrice  mavi bir kuşun kanatlarının altında Hızır ve ilyas Aleyhisselam ile bir araya geldik. 

Aslında her ikisi de hem kardeş hem de, Peygamberlerdi. 
Şiirin bereketi ve sözlerin muhteşem tesiri ile,belki başka bir baharda buluşmak üzere,sözleştik ve ayrıldık. 

Murat İleri

I M G 20240102 W A0019