Köyün delisi! İmza Gazetesi olarak kurulduğumuz günden beri kamu adına gazetecilik yapmaya çalıştık… Memleket, bölge ve Zonguldak sorunlarını ve çıkarlarını kendi çıkarlarımızın...

Köyün delisi! İmza Gazetesi olarak kurulduğumuz günden beri kamu adına gazetecilik yapmaya çalıştık… Memleket, bölge ve Zonguldak sorunlarını ve çıkarlarını kendi çıkarlarımızın önünde tuttuk… Yediğimiz tafralar elbette bize ekonomik kayıplar da yaşattı… “Memleket ve Zonguldak adına güzel kamuoyu oluşturuyorsun” deyip abone olan veya reklam vermek isteyen bir elin parmaklarını geçmezken memleket adına yazdıklarımızdan gönül koyup aboneliği bırakanlar, reklamı kesenler çok daha fazla oldu… STK ve resmi kurumlarda liyakatli kişilerin görev alması, ahlak dışı işleri yapanların ayıklanması için verdiğimiz çabada gösterilen tavır, Gazetecilik mesleğini “Tetikçi ve gayri ahlaki işler” için kullananlara karşı yaptığımız mücadelede ortaya çıkan tablo, Mithatpaşa Tünelindeki verilen mücadelede siyasilerin kaprisi, Hastane yerindeki yanlışlığı yazarken ki süreçte vali ve iş insanlarının tutumu, Kozlu köprüsüz kavşaktaki vurdumduymazlıktaki yanlışlığın vurgulanmasındaki eski belediye başkanlarını nazlanması, Zonguldak Havaalanının tutacağını belirttiğimiz inadımızda Sayın Köksal Toptan başta olmak üzere milletvekilleri, valiler ve siyasiler ile yaşadığımız tartışma, Son olarak da doğalgazın BEÜ Tıp Fakültesinin bulunduğu Esenköy’e getirilmesi için verdiğimiz mücadelede kırdığımız kalpler… -Ne zorun var ki; Eski bildik usul, “Salla başı al maaşı” taktiğiyle ekonomik derdin de olmaz, kırdığın kalp de olmaz… Köyün delisi olmanın ne anlamı var ki? “Banane” diyebilsen… Diyenlere gelsin… İşte o, olmuyor… Gazetecilik yapıyorsan, memleketi seviyorsan ve amacın maddiyattan önce dua kazanmaksa olmuyor… Onu yapabilsen her şeyin olabilir ama kendine saygın olmaz! Bazılarına göre önemli olmasa da bize göre; O da olmayınca her şeyin olsa bile hiçbir şeyin olmaz! O nedenledir ki; Köyün delisi olmaya devam!   ***  

Zonguldak’ta “çukur” siyaseti!

CHP Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz’ın Zonguldak adına yaptıklarını bilirim ve yeri geldiğinde takdir de ettim, ederim… Ama son olayında tabir yerindeyse “Çukura girdi”… Zonguldak Havaalanı açılış sürecindeki desteği, Zonguldak-Kilimli yolu, BEÜ kavşağındaki yola dökülen kayaların kaldırılması, Deniz manzaralı şehir çöplüğümüzden denize bulaşan tıbbi ve evsel atıkların gündeme getirilmesi gibi konularda lokomotif olmuştu… Lakin gece-günüz, bayram, seyran, cumartesi-Pazar dinlemeden çalışılan Mithatpaşa Tünellerinin etrafında geçici yapılan yoldaki çukurları siyaset malzemesi yapması ve belediyeye köfte atması tam bir acemilik oldu… Nokta atışı, popülist olmadan yaptığı muhalefetle takdir toplayan Yavuzyılmaz, adeta bir çuval inciri berbat etti… Şimdi herkes diğer eleştirilerine de mesafeli yaklaşacak… Çukur olayının asıl nedeni Yavuzyılmaz’ın Zonguldak’a çok sık gelmemesi veya danışman eksikliği olabilir… “İstanbul’dan Zonguldak’a uğradım milletvekili” tabiri ile de artık etiket gibi yapıştı… Çukur siyaseti değil de hizmet siyaseti güdülmesi gereken bir hizmette tünel ağzındaki 10 metrelik alandaki çukurlar çekilip ironi yapılacağına önce hizmetin takdiri yapılmalıydı… Akabinde de burasından ziyade aksayan hizmetleri gündeme getirmesi gerekirdi… Böylesi yaklaşımla en başta gece-gündüz ve bayram-seyran, cumartesi-Pazar çalışanların emeğine saygısızlık yapılmıştır… “Devasa yatırımda heves kırmak yerine teşvik edici olmak gerekmez mi?” diye sorarlar adama… İlla gündeme geleyim veya gündemde kalayım çabası siyasette böylesi hataları yaptırıyor insana… Bunun ne şehre ne vekile ne de partisine bir katkısı olur… Yapılanı takdir edip yapılmayanı yapıcı eleştiri yaparak “Çukur” dan çıkmalı artık Zonguldak… Bu da öncelikle milletvekillerinden başlar… Bakalım özür veya gönül alma olacak mı?   ***  

Ana yüreği…

Annemizi kaybettik… Yazılacak ve söylenecek çok şey var ama ne ben tam anlatabilirim ne satırlar yeter… “Yüreğimin yarısı gitti” desem sanırım bir nebze duygularıma tercüman olur… 7 yıl önceki diyalize girmeye başlamasıyla başlayan annemin hastalık süreci 4 yıl önce bir ayağının kesilmesiyle başka bir boyuta geçmişti… Ağrıları ve sıkıntılarıyla yaşayan ve bir kere bile oflamayan koca çınar, o haldeyken bile hasta olan babamı, başı ağrıyan evli-barklı çocuklarını düşünürdü… Ana yüreği işte… O yüreği sonuna kadar 6 çocuğuna da hissettirdi… Hatta torunlarına da… O yüzdendir ki koca yürekli çınar, yüreğimin yarısını aldı götürdü… En büyük tesellimiz ise hastalığı ve vefatından sonra yapılan dualar, temenniler… Acıların paylaşıldıkça hafifleyeceğini bize hissettiren akraba, dost, tanıdıklar… Hepiniz var olun, sağolun… Dua eden, arayıp soran herkesten Allahü teala razı olsun… İmtihan dünyası… Derdi veren dermanı da veriyor…   Yazan: Osman Sav