ARAP KÖKENLİ KİŞİDEN ARAPLAR İÇİN DİKKAT ÇEKİCİ YORUM!

Gazeteci Orhan Akyüz’ün haberine göre, Zonguldak’ın şehir merkezindeki tanınmış köklü esnaflarından İbrahim Başçı, 1980’li yıllardaki üniversite hayatında Arap kökenli öğrenci arkadaşlarıyla yaşadığı dikkat çekici önem arz eden anısını sosyal medya hesabından şöyle paylaştı:
“Durumu kavramak… Dokuz Eylül Üniversitesi’nde okurken (1980’li yıllar) değişik ülkelerden öğrenci arkadaşlarımız da nadir olsa aramızda idiler, velhasılıkelam birlikte Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
eğitimi tahsilinde idik. O zamanlar bu yabancı öğrenciler okul öncesi çok mükemmel şekilde fasih Türkçe konuşup, yazma ve okuma becerisine sahiptiler. kısacası o zamanlar TÖMER (Türkçe Öğretim Merkezi) çok başarılı dil eğitimi vermekte idi. Bu arkadaşlarımız genel olarak Orta Doğu ülkelerinden ve Kıbrıslı (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti-KKTC) soydaşlarımızdan oluşuyorlardı.

‘İKİ SURİYELİ İLE ARKADAŞ OLDUK’

12 Eylül'ün karanlık izleri hala sürüyor!
12 Eylül'ün karanlık izleri hala sürüyor!
İçeriği Görüntüle

Bunlardan iki Suriyeli ile arkadaş olduk. Birincisi Arap milliyetçisi olan Nusayrilik mezhebinden Nabil isimli ve klasik Arap tipine benzemeyen silik sarışın ve beyaz tenli bir kişiydi. Maddi durumu çok iyi olduğu her halinden ve yaşam şartlarından anlaşılmaktaydı. Diğeri Halep Türk’ü olan Muhammed çok neşeli, sportmen, hızlı ve dağınık yaşam sürdüren ve Türk olmakla övünen, aynı zamanda da judo sporu ile uğraşan bir tipti. Nabil, daha siyasi ve entelektüel kişiliğe haiz idi. Ve anladığım kadarı ile alttan alttan azda olsa Türkiye aleyhtarlığı beslemekte idi.

‘3 ARAP BİRLEŞİP BİR ŞİRKET KURARLARSA ÖNCE 2’Sİ BİR OLUP DİĞERİNİ YOK EDERLER, SONRA ARALARINDA BİRBİRLERİNİ YEMEK İÇİN ÇATIŞIRLAR’

Ona bir gün sohbet ederken şunu sordum, ‘Nabil, aynı dili konuşan ve çoğu zengin olan Arap ülkeleri neden bir araya gelemiyor ve bir güç oluşturamıyorlar, özellikle Filistin davası için neden bir araya gelemiyorlar?’ Nabil arkadaşım bana şu cevabı verdi, ‘Bak İbrahim, 3 arap birleşip bir şirket kurarlarsa önce 2’si bir olup diğerini yok ederler, sonra kendi aralarında birbirlerini yemek için çatışırlar.’
Bu iki arkadaşım, Suriye savaşında ne oldular bilmiyorum, eğer yaşıyorlarsa onlara selam olsun.”

Muhabir: Orhan Akyüz