Cumhuriyet’in aydınlanmacı mirası hedef alındı
Çataklı, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte temelleri atılan kamucu, laik ve bilimsel eğitim anlayışının, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirme hedefiyle şekillendiğini vurguladı. Köy Enstitülerinden Üniversite Reformuna uzanan bu ilerici mirasın, Türkiye’yi çağdaş uygarlık yolunda ileriye taşıyan en güçlü toplumsal dinamiklerden biri olduğunu söyledi.
12 eylül darbesi üniversitelerin özgürlüğünü susturdu
1961 Anayasası’yla demokratik hakların genişlediğini, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin toplumsal yaşamda yer bulduğunu hatırlatan Çataklı, 1970’li yıllarda yükselen emek hareketleri ve akademik özgürlük taleplerinin, egemen çevrelerce tehdit olarak görüldüğünü ifade etti.
“12 Eylül 1980 darbesiyle yalnızca emekçilerin ve demokratik örgütlerin değil, bilimin ve üniversitelerin de üzerine karanlık çöktü,” diyen Çataklı, Kenan Evren’in üniversiteleri “anarşinin sorumluları” olarak hedef aldığını belirtti.
YÖK, darbe rejiminin üniversiteler üzerindeki vesayeti oldu
Çataklı, 4 Kasım 1981’de çıkarılan Yükseköğrenim Yasası’yla 6 Kasım’da kurulan YÖK’ün, 12 Eylül rejiminin üniversiteler üzerindeki vesayetini kurumsallaştırdığını söyledi.
“YÖK’ün amacı, eleştirel düşünceden arındırılmış, sermayenin ihtiyaçlarına göre biçimlendirilmiş, itaatkâr üniversiteler yaratmaktı,” diyen Çataklı, bu sistemle bilimsel, akademik ve politik faaliyetlerin sıkı denetim altına alındığını ifade etti.

44 yıldır süren baskı ve siyasal vesayet
Kuruluşundan bu yana geçen 44 yılda YÖK’ün, bilimsel ve özerk üniversite anlayışının önündeki en büyük engel olmaya devam ettiğini belirten Çataklı, Avrupa Üniversiteler Birliği’nin verilerine göre Türkiye’nin üniversite özerkliğinde 35 ülke arasında son sırada yer aldığını hatırlattı.
“Rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atandığı tek ülke Türkiye’dir,” diyen Çataklı, YÖK’ün AKP iktidarı döneminde tamamen siyasal denetim aracına dönüştüğünü söyledi.
Üniversitelerde liyakat değil, sadakat öne çıkıyor
Çataklı, “Bugün üniversitelerde bilim değil, itaat üretilmektedir. Liyakatin yerini sadakat, özgür düşüncenin yerini sansür almıştır,” ifadelerini kullandı.
Akademisyenlerin baskı ve sürgün tehdidi altında görev yaptığını, rektörlük koltuklarının siyasi yakınlıkla doldurulduğunu vurgulayan Çataklı, eğitim ve bilimin kamusal bir hak olmaktan çıkarılıp ticari bir faaliyete dönüştürüldüğünü dile getirdi.
Apartman üniversiteleri yükseköğretimin itibarını zedeliyor
Çataklı, vakfı dahi olmayan “vakıf üniversiteleri”nin ve kampüsü olmayan “apartman üniversiteleri”nin yükseköğretimin saygınlığını zedelediğini söyledi.
URAP 2025/2026 raporuna göre Türkiye’nin dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına tek bir üniversitesini bile sokamadığını belirterek, “Bu tablo, YÖK’ün 44 yıllık başarısızlığının ve 12 Eylül zihniyetinin sonucudur,” dedi.
“bilim özgür, üniversiteler özerk olmalıdır”
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün üniversiteleri çağdaş uygarlığa ulaşmanın temel unsurlarından biri olarak gördüğünü hatırlatan Çataklı, “Üniversiteler ancak özgür, özerk ve demokratik bir yapıda olursa ülkemizin ilerlemesine katkı sağlayabilir,” ifadelerini kullandı.
Son olarak Çataklı, “Cumhuriyetimizin aydınlık yarınları için YÖK kaldırılmalı; üniversiteler, siyasi iktidardan bağımsız, demokratik, laik ve özerk kurumlar olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Bilim özgür, üniversiteler özerk olmalıdır,” çağrısında bulundu.




