Modern dünyadan uzak bu halkın su altında dakikalarca kalabilme ve tsunamiyi önceden sezebilme yetenekleri Bektaş'ı adeta büyüledi.

Ahmet Öztürk’ten Memleketi Ziyareti: Eski Dostlarla Hasret Giderdi
Ahmet Öztürk’ten Memleketi Ziyareti: Eski Dostlarla Hasret Giderdi
İçeriği Görüntüle

MEMURLUKTAN DÜNYA TURUNA... BİR HİKAYENİN PEŞİNDE

Yaklaşık 10 yıllık memuriyet kariyerini 2 yıl önce sonlandırarak dünya turuna çıkan Melih Bektaş, yolculukları boyunca biriktirdiği insan hikayelerini sosyal medya hesaplarından takipçileriyle paylaşıyor. Malezya'da yaşadığı talihsiz gasp olayına rağmen yolculuğuna devam eden Bektaş, Güneydoğu Asya ülkelerini gezerken Tayland'a özel bir ilgi gösterdi. Bir arkadaşının "Bir hikaye arıyorum" demesi üzerine Tayland-Myanmar sınırına yakın bölgede yaşayan Moken halkını öğrendi ve onların peşine düştü. Bektaş, "Onların varlığını öğrendiğim an itibaren, belgesellerde izleyebileceğim bu insanların peşine düştüm" diyerek bu maceranın başlangıcını anlattı. Tekneyle adaya ulaştığında köyde kalan ilk yabancı olmanın şaşkınlığını yaşayan Bektaş, Mokenlerin misafirperverliğiyle çadırını kuracak bir yer buldu.

Zonguldaklı Gezgin Melih Bektaş'ın Tayland'daki İnanılmaz Moken Hikayesi! (4)

DENİZİN BİLGE İNSANLARI: MOKEN HALKININ SIRLARI

Melih Bektaş, Moken halkının "deniz çingenesi" isminin yaşam tarzlarından ve Batı literatüründeki romantik çağrışımlardan geldiğini belirtiyor. Onları "denizin bilge insanları" olarak tanımlayan Bektaş, Mokenlerin yaşamlarının tamamen denize merkezli olduğunu, tekneleriyle ve evleriyle sürekli denize açılmaya hazır olduklarını gözlemledi. Kadim bilgeliğe sahip, tabiata adapte olmuş bu halkın, teknolojik olarak çağın çok gerisinde olmalarına rağmen mutlu bir aile hayatı sürmeleri Bektaş'ı şaşırttı. Evlerinin barakadan hallice olması, tuvalet ve su gibi temel ihtiyaçların dahi kuyu suyundan karşılanması, internetin olmaması gibi durumlar onların sade yaşamlarının bir parçası.

Bektaş, Mokenlerin denize olan eşsiz bağlarını ve fiziksel yeteneklerini de detaylandırdı: "Gözleri su altında çok daha net görüyor, mızrakla avlanıyorlar. Nefeslerini 5 dakikaya kadar tutabiliyorlar." Ayrıca Mokenlerin dalağının sıradan insanlara kıyasla yüzde 50 daha büyük olduğu bilgisi de dikkat çekiciydi.

MADDENİN ÖNEMİ YOK

Mokenlerin ticarete yaklaşımları Bektaş'ın saygısını kazandı. Avrupalı bir çiftin okyanusa açılma isteğini, suyun bulanık olduğunu ve denizin altının net görülemeyeceğini söyleyerek geri çeviren bir Moken babası, maddenin bu insanların kalbinde olmadığını gösterdi. En çarpıcı gözlemlerinden biri ise Mokenlerin tsunami felaketinden önce doğayı okuyarak insanları uyarmaları ve böylece hayat kurtarmalarıydı. Bu olay, tabiatla olan bağın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Mokence dilinde "savaş" veya "tanrı" gibi kavramların bulunmaması, daha çok hava ve deniz olaylarını anlatan kelimelerin yoğunluğu, bu halkın barışçıl ve doğayla iç içe yaşam felsefesini yansıtıyor.

Zonguldaklı Gezgin Melih Bektaş'ın Tayland'daki İnanılmaz Moken Hikayesi! (3)

MODERNLEŞME BASKISI VE KÜLTÜREL YIKIM TEHLİKESİ

Melih Bektaş'ın gözlemlerine göre Mokenler, gün ışığıyla başlayıp gün batımıyla dinlenmeye çekilen sade bir hayat sürüyor. Sabah erken saatlerde kalkan halk, genellikle balık ve pirinçle besleniyor. Modern dünyayla bağları zayıf olsa da, zaman zaman Hristiyan misyonerlerin ve turistlerin köylerini ziyaret etmesiyle dış dünyayla temasları artıyor. Bektaş, bu etkileşimlerden bahsederken özel bir anısını şöyle dile getirdi: "Zonguldak’tan getirdiğim yengeç dişini hediye ettiğimde, bana babasından kalan 40 yıllık bir deniz kabuğu verdi." Bektaş, turistlere deniz kabuklarından yapılan takıları satarak onlara yardımcı olduğunu ve bu sayede bir ahbaplık ilişkisi kurduğunu belirtti.

Ancak bu deneyimlerin yanında, Mokenlerin modernleşme baskısı altında yaşadığı ve kadim bilgilerinin kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı da gözlemlendi. Yeni neslin denizde yaşayacak geleneksel tekneleri inşa edememesi ve devlet okullarında modern eğitim alması, denizcilik bilgisinin aktarılmasını zorlaştırıyor. Bazı Mokenlerin geleneksel evlerinden çıkarılıp konteynerlere yerleştirilmesi, onların özlerinden uzaklaşmasına neden oluyor.

Zonguldaklı Gezgin Melih Bektaş'ın Tayland'daki İnanılmaz Moken Hikayesi! (1)-1

BEKTAŞ'IN MOKENLERDEN ALDIĞI DERS

Melih Bektaş, bu eşsiz deneyimin kendisine modern dünyanın dayatmalarından uzak bir hayatın mümkün olduğunu öğrettiğini ifade etti: "Modern dünyanın hiçbir gerekliliğine sahip olmayan bu insanlar, kurdukları sade bir yaşam içinde, doğayla baş başa mutlu yaşayabiliyor." Mülkiyet kavramının olmaması, "senin-benim" kavgasının bulunmaması ve harcamayacağını biriktirme alışkanlığının olmaması, Mokenlerin huzurlu yaşamının temelini oluşturuyor.

Bektaş, "Mokenlerden öğrendiğim en önemli şey, mülkiyet kavramlarının olmamasıydı. Kim denizden ne bulursa, o onun oluyor. Aidiyet yok, 'senin-benim' kavgası yok, harcamayacağını biriktirme alışkanlığı yok. Ancak bir ticaret ahlakı var. Böyle olunca da daha az kavga, daha çok huzur oluyor. Herkes nasibi olanı yiyor. Farklı yaşam formlarında da mutluluk ve huzur var, yeter ki yaşamayı bilelim, tabiatla bağımızı koparmayalım. Bu güzel insanlar bana farklı bir bakış açısı kazandırdı" sözleriyle unutulmaz yolculuğunu noktaladı.

Kaynak: Milliyet