Nisan yağmurlarının ortasında,gökyüzünün yalancı baharında...

Belki, Neşet Ertaş'ın sazının telinde, 
Yürekten, taa yürekten bir türkü söyle bana... 

Hani, O gökte uçan bir çift turna vardı ya, gönlüme konsun da, bir Abdal misâli Türkü söylesin bana.
Varsın, sızlasın sazımın teli,ne gönlüme, ne ezelime ne de evvelime sığmasım mızrapım.

Bir Türkü söyle bana, belki bir dere kenarında... 
Hani, biraz önce Şehit Muhsin Yazıcıoğlu abdest alıp, Sivas ellerine yola düşmüştü ya... 

Oysa, ben dertli sazımı üçüncü gurbet ellerinde soğuk duvarlara astım da, öyle geldim bu gurbet diyarına. 
Şimdi bir türkü çalıyor gönlümde, özü yüzyıllar öncesine dayalı, Yunus'un Sevdası gibi. 
Sonra, bir Ceylan iner pınara.Pınarın başında, Karacaoğlan.
"Çok varıp da gelme sevdiğin yere
Ya muhabbet kalkar ya bir hal olur. " diye türkü çığırır.

Bırakıyorum, Karacaoğlan'ı pınarın başında.

Bir türkü çalıyor, yüreğimin bir yerlerinde.İçinde biraz sevda, biraz özlem, biraz hüzün ama çokça Vatan, Vatan, Vatan... 

Murat İleri

I M G 20240102 W A0019