“Terörün her türlüsüne lanet olsun”
Bu konularla ilgili kaç kez yazdığımı hatırlamıyorum, benim dışımda ulusal medyadaki ustalar da defalarca yazdı, yine yazıyorum; Hani karıncaya sormuşl...
“Terörün her türlüsüne lanet olsun”
Bu konularla ilgili kaç kez yazdığımı hatırlamıyorum, benim dışımda ulusal medyadaki ustalar da defalarca yazdı, yine yazıyorum; Hani karıncaya sormuşlar “nereye gidiyorsun?” diye o da Kabe’ye gittiğini söyleyince biraz da alay ederek;” sen bu adımlarla yolda ölürsün boşuna emek verme” demişler,
karınca da ; “ olsun gidemezsem de uğrunda ölürüm” demiş, ben de o misal, aklımdan geçenleri söylerim, başka yaptırım aracım da yok, duyan duyar, duymayana da duyurana kadar yazarım, olsun, duymazlarsa bu uğurda ölene kadar yazacağım.
Bu coğrafyada huzur istenmiyor, nedeni çok basit: Kurtuluş savaşının sonunda sözüm ona egemen sınıfların imzalamak zorunda oldukları o Losanne antlaşması var ya, hah işte bu kıçlarına soktuğumuz kazığın acısıyla yıllardır bu coğrafyada huzur istenmiyor, bizle balık hafızalı bir toplum olduğumuzdan bazı şeyleri kolay unutuyoruz.
Atatürk’ün Gençliğe hitabesi:
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
Başından sonuna kadar bir okuyun, her hangi bir şüpheye yer bırakmayacak kadar net bu tespitlere katılıp katılmadığınızı sormuyorum bile, ama durum bu kadar net. Cumhuriyet kurulduktan sonra başımıza örülmek istenen; ilk aklıma gelen;Mezhep çatışmaları, Marshall yardımları, devamında Köy Enstitülerini kapatılması, Sağ –sol tezgahları, Asala denen terör örgütü, PKK, DEAŞ, FETÖ ve benzeri örgütlere bir bakın, sırf Losanne daki kazığın acılarını hissettiklerinde her türlü saldırıyı mubah sayan bir emperyalizmle her zaman her zaman burun burunayız. Bizlerin huzurunu bozmak için her türlü aracı çekinmeden kullanan bu canavar her zaman bir tezgah peşinde oldu ve olacak, bizler ekonomik olarak kalkınamazsak, kendi iç siyasetimizde ayrışmaya ve bölünmeye çanak tutarsak, düşmana gerek yok.
Tüm insanlarımızı bağrına basamayan bir yönetim anlayışı, mevcut yönetime saygı duymayan bir muhalefet yaklaşımı olduğu sürece bu coğrafyada yaşayan insanda huzur olmayacak, insanda olmayan huzurda da zaten düşmana gerek kalmadan emperyalizm amacına ulaşmış olacak.
İster uyanın, ister uyumaya devam edin, “Başka Türkiye Yok” Düşman pusuda, dün İstanbul’da yarın başka bir yerde ,her olayda düşman ellerini ovuşturup bizlerin çatışmasını gülerek seyrediyor.