Belediyeler, kentlerimizin yönetiminde kritik bir rol oynar ve çevrenin korunması, sürdürülebilirliğin sağlanması açısından büyük sorumluluklar taşır. Kentlerimizin çevresel kalitesini artırmak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakmak için belediyelerin çeşitli alanlarda üstün çaba sarfetmesi gerekmektedir.

Kentsel alanlarda, mevcut fabrikaların ve endüstriyel tesislerin emisyonları, hava kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Aynı şekilde, atık su deşarjları ve endüstriyel atıklar, su kaynaklarının kirlenmesine ve ekosistemlere zarar verilmesine neden olabilir. Belediyelerin yönetmesi gereken sorunlar bunlarla sınırlı değildir. Altyapı yetersizliği, çarpık kentleşme, akılsız şehirleşme, yeşil alanların azalması, doğal habitatların tahribi, atık yönetimi sorunları, geri dönüşümün yoksunluğu, düzensiz depolama gibi çevresel ve toplumsal sorunlar yönetilmesi gereken sorunlardan yalnızca birkaçıdır. Bu bağlamda, yerel seçimlerde adayların çevre hassasiyeti ve sanayiye yönelik çevre sorunlarına karşı geliştirecekleri politika ve taahhütler seçmenler için önemli bir değerlendirme kriteri olacaktır. Türkiye'deki genel seçimler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapısını seçimden sonraki beş yıl için belirlemektedir. Yani bu demektir ki seçilmiş olan belediye başkanı, belediye meclis üyeleri, il genel meclisi üyeleri 2029 yılına denk seçimlerimizi bize yaşatacaktır. Kentsel sorunların çözümü için yerel yönetimlerin uyguladığı politika formülasyonları, kentlerin yaşanabilirliğini ve çevresel kalitesini doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle yerel seçim sürecinde, adayların çevre politikaları hakkında net ve somut taahhütlerde bulunmaları beklenmektedir. Özellikle sel felaketi ile mücadele eden Batı Karadeniz Belediyeleri; yeşil çatılar, yağmur bahçeleri, su tutma havuzları ve doğal arazi kullanımı gibi yeşil altyapı proje uygulamaları geliştirerek yağmur suyu akışını kontrol altına alabilir, böylelik ile su baskınlarını önleyebilirler. Kamu binalarının ve altyapıların enerji verimliliğini artırmak için  enerji tasarruflu aydınlatma sistemleri, yalıtım çalışmaları ve enerji verimli cihazların kullanımını içeren çeşitli programlar yürütebilirler. Ayrıca, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve hidroelektrik gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımını teşvik etmek için çeşitli teşvikler sunabilirler. Bu teşvikler, güneş paneli kurulumu için vergi indirimleri veya finansal teşvikleri içerebilir. Toplu taşıma ağları genişletilerek ve bisiklet yolları ile kent içi ulaşım çevre dostu hale getirilebilir. Bu uygulamalar, karbon emisyonlarını azaltır ve trafik sıkışıklığını hafifletir. Toplu ulaşımda elektrikli otobüs filosu kurulabilir ve bu taşıtların elektriği güneş enerji panellerinden sağlanabilir. Yeşil alan bilgi sistemleri ile alan envanter çalışmaları yapılabilir, sayısal takibi ile  kentteki yeşil alanların oranı arttırılabilir, bakımı yapılabilir, bölgemizde yer alan endemik bitkiler koruma altına alınabilir. Şehirlere özgü yapay zeka ile desteklenen yangın tespit ve analiz sistemleri geliştirilebilir. Atık yönetimi ve geri dönüşüm programlarıyla kentlerin atık miktarını azaltabilir ve geri dönüştürülebilir malzemelerin yeniden kullanımını teşvik edebilir. Bu programlar, atık ayrıştırma merkezleri, geri dönüşüm toplama noktaları ve atık azaltma kampanyalarını içerebilir. Yerel yönetimlerin, sanayi tesislerinin çevresel etkilerini en aza indirmek içinde alacağı politikalarda büyük önem taşır. Bunun için, çevre yönetim planları oluşturulmalı, emisyon standartları belirlenmeli ve düzenli denetimler yapılmalıdır. Ayrıca, sürdürülebilir üretim yöntemlerinin teşvik edilmesi ve çevre dostu teknolojilerin kullanımının teşvik edilmesi önemlidir. Buna ek olarak endüstriyel simbiyoz ağları ile işletmelere ekonomik, sosyal ve çevresel kazanç sağlanabilir. En önemlisi demokratik katılımı sağlamak kurumların şeffaflığı ve hesap verilebilirliğini arttırmak amacı ile kentsel komisyonlar kurulmalı, kentsel simbiyoz sistemine entegre olunmalıdır. Şehirlerde biyotaklit yöntemleri ile ekosistem oluşturularak ekonominin canlanması sağlanmalı ancak bu canlılık ne çevresel nede sosyal sınıfları dejenerasyona uğratmamalıdır.

Bilindiği üzere, yerel seçimler birçok açıdan kentlerimizin geleceğini şekillendiren önemli bir dönemeçtir. Kentlerimizin yönetiminde belirleyici bir rol oynar ve sürdürülebilir bölgesel kalkınmanın sağlanmasında kritik bir fırsat sunar. Kentlerimizi daha yaşanabilir, sürdürülebilir ve iklim değişikliği ile mücadele edebilir hale getirmek için adımlar atmak artık seçmenlerin de öncelikli talepleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle, çevre konularının yerel seçim gündeminde daha fazla yer alması ve adayların çevre dostu politikaları benimsemesi, kentlerimizi daha sağlıklı ve sürdürülebilir hale getirmek için atılacak önemli bir adımdır. Hepimiz milli bilince uygun olarak adımlarımızı çok iyi düşünerek atmalıyız. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yeşil görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki, görmeyenler bile yeşillikler arasında olduğunu anlasın. Çevreyi korumak aklın gereğidir.” Sözünden aldığımız ilham, bilinç ve hareket ile bilim-teknoloji ışığında muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için durmadan yorulmadan çalışmaya devam etmeliyiz. Herhangi bir siyasi parti, Türkiye Cumhuriyeti'nden daha önemli değildir. Partizanlık sadece parti çıkarlarını gözetebilir, ancak ülkenin çıkarlarına ciddi boyutta zararlar verebilir. Gözardı edilmemesi gereken bir diğer konu; partiler sadece araçtır çünkü Türkiye Yüzyılı şehirlerini inşaa edecek olan halkın kendisidir.  Sevgilerimle…