Yapılan açıklamada, “Kadınların yaşam hakkı devletin siyasi tercihlerine bırakılamaz. İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” mesajı güçlü bir şekilde vurgulandı.
BİR ERKEĞİN DEĞİL, TÜM SİSTEMİN İHMALİ SONUCU HAYATTAN KOPARILDI
Zonguldak Barosu tarafından yapılan açıklamada, “Ayşe yalnızca bir erkek tarafından değil; korumayan kolluk kuvvetleri, uygulanmayan 6284 Sayılı Kanun, yok sayılan İstanbul Sözleşmesi ve delil karartmaya göz yuman sistem tarafından öldürüldü” denildi. Kadın cinayetlerinin münferit olaylar değil, kökleşmiş sistemsel sorunların sonucu olduğu ifade edildi.
BU BİR CİNAYET DEĞİL, SİSTEMATİK BİR CİNS KIRIMIDIR!
Açıklamada, bu tür cinayetlerin ‘münferit’ olarak nitelendirilemeyeceği, aksine ihmal zincirinin sonucunda gerçekleşen cins kırımları olduğu vurgulandı. “İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca imza çekenler bu cinayetin ortağıdır” denilerek sert eleştiriler yöneltildi.
KADINLARI KORUMAYAN POLİS, ŞİKÂYETİ YOK SAYAN SAVCI, SİSTEMİ KİLİTLEYEN BÜROKRASİ
Zonguldak Barosu, kadınların yaşadığı şiddetin sadece bireysel failden kaynaklanmadığını, kurumların ihmaller zinciriyle bu cinayetlere zemin hazırladığını belirtti. “Kadınları korumayan polis, şikâyeti yok sayan savcı, sistemi kilitleyen bürokrasi suç ortağıdır” denildi.
DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ SADECE KANUN ÇIKARMAK DEĞİL, UYGULAMAKTIR
Kadın Hakları Komisyonu açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
“Devletin koruma yükümlülüğü sadece kanun çıkarmakla değil, etkin ve eksiksiz şekilde uygulamakla yerine getirilir. İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı Ayşe bugün hayatta olacaktı. Kadınların yaşam hakkı siyasal hesapların, ihmallerin ve görmezden gelmelerin kurbanı olamaz, olmamalıdır.”