Programa, Çankırı Valisi M. Fırat Taşolar çevrim içi bağlanarak destek mesajlarını iletti. Panelde ayrıca Uzm. Dr. Tuba Öztürk Haliloğlu ve Uzm. Dr. Ali Özkurt bilimsel sunumlarıyla tuz terapisi hakkında bilgi verdi.

“Zonguldak’a Selamlarımızı Gönderiyoruz”
Panelde ilk sözü Çankırı Valisi M. Fırat Taşolar aldı. Canlı bağlantı ile katılımcılara hitap eden Taşolar, konuşmasına şu sözlerle başladı:
“Oradaki çok değerli başkanlarıma ve kıymetli misafirlere sevgi, saygı ve muhabbetlerimi iletiyorum. Herkese iyi akşamlar diliyorum. Çankırı'dan Zonguldak'a selam gönderiyoruz...”

Çağlayan'dan Erdem'e; Uzun Mehmet Parkına El Sürmeyin
Çağlayan'dan Erdem'e; Uzun Mehmet Parkına El Sürmeyin
İçeriği Görüntüle

“Yeraltı Tuz Şehrimize Hepinizi Bekliyoruz”
Vali Taşolar, Çankırı’da sağlık turizmi alanında yürütülen çalışmaların önemine dikkat çekti:
“...Hakikaten Çankırı'daki bütün kamu kurumu ve kuruluşları ve diğer paydaşlar olarak çok önemsediğimiz, Çankırı'nın yeraltı tuz şehrindeki sağlık turizmi ve özellikle de astım ve KOAH hastalarına yönelik çok ciddi ve özel ve güzel bir proje yürütüyoruz... Ama yerin yüz elli metre altında yeraltı tuz şehrimize hepinizi bekliyoruz.”

“Şifa Bulan Hastalarımız Bizlere Mutluluk Veriyor”
Çankırı Valisi konuşmasının devamında, uygulanan tedavilerle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“...Şu ana kadar buraya gelen bütün hastalarımız ve danışanlarımız çok kısa bir süre içerisinde hastanemizden de aldıkları ekstra tedaviyle şifalarına kavuştular. Ve biz her şifaya kavuşan hastamız için çok ayrı bir mutluluk duyduk...”

“Zonguldaklı Hemşehrilerimizi Çankırı’da Ağırlamaktan Mutluluk Duyarız”
Taşolar, konuşmasını Zonguldaklılara davette bulunarak sonlandırdı:
“...Sizleri de Çankırı'da ağırlamaktan, ev sahipliği yapmaktan ve bu anlamda bir hastalık anlamında bir sıkıntınız varsa bunun deva noktasında sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyacağız...”
Tuz Terapisinin Tarihsel Yolculuğu ve Önemi
Panelin bilimsel sunum bölümünde söz alan Uzm. Dr. Tuba Öztürk Haliloğlu, tuzun tarih boyunca sağlık amaçlı kullanımına dikkat çekti.
“Terapi en sade anlatımı ile doğal kaya tuzunun akciğer hastalıklarında kullanımını kapsar. Bu tedavi kapsamında doğal kaya tuzu mağaraları ve teknoloji kullanılarak hazırlanan haloterapi odaları kullanılmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde tuz, yalnızca bir gıda maddesi olarak değil, aynı zamanda şifa kaynağı olarak da görülmüştür. Roma döneminden günümüze kadar birçok medeniyet tuzun iyileştirici gücünü keşfetmiş ve kullanmıştır. Özellikle Orta Avrupa’da 19. yüzyılda yapılan gözlemler, tuzun akciğer sağlığı üzerindeki etkilerini bilimsel temellere taşımıştır.”

Bilimsel Çalışmalar ve İlk Keşifler
Haliloğlu, tuz terapisine dair ilk bilimsel bulgulara değindi:
“Tuzun sağlık üzerindeki faydaları ilk kez 1843 yılında Polonyalı terapist Feliks Boczkowski tarafından literatüre kazandırılmıştır. Boczkowski, tuz madeni işçilerinin neredeyse hiç solunum yolu hastalığı yaşamadığını gözlemleyerek bunun nedenini araştırmış ve tuzun akciğer sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koymuştur. O günden bu yana hem speleoterapi yani mağara terapisi, hem de haloterapi yani tuz odalarında yapılan yapay tuz terapisi dünyada yaygın bir tedavi yaklaşımı olarak kabul edilmiştir.”

Tuz Terapisinin Yöntemleri
Haliloğlu, speleoterapi ve haloterapi yöntemlerini ayrıntılı şekilde anlattı:
“Speleoterapi, doğal mağaralar veya yeraltı madenlerinde gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir. Bu ortamlar, hava kirliliğinin, polenlerin ve dış etkenlerin olmadığı, sabit sıcaklık ve nem oranına sahip alanlardır. İçerisinde doğal mineraller bulunan bu özel mikroklima, akciğer sağlığı için son derece elverişlidir. Tuz parçacıklarının antibakteriyel ve antiinflamatuar özellikleri vardır; mukosiliyer hareketi artırır, bağışıklık sisteminde alerjik yanıtı tetikleyen immünoglobulin E seviyelerini azaltır.
Haloterapi ise bu doğal mağara ortamlarının teknolojiyle simüle edilmiş halidir. Halojeneratör adı verilen cihazlarla tuz kristalleri havaya karıştırılarak solunum yollarına ulaştırılır. Bu yöntem bugün ABD, Kanada, Batı Avrupa ülkeleri ve İsrail gibi pek çok yerde solunum hastalıkları tedavisinde kullanılmakla kalmayıp, rehabilitasyon merkezlerinde, hatta eğitim kurumlarında bile destekleyici bir yöntem olarak uygulanmaktadır.”

Çankırı’da Yapılan Bilimsel Araştırma
Türkiye’de Tuz Terapisi üzerine yapılan ilk bilimsel çalışmanın Çankırı’da gerçekleştirildiğini hatırlatan Haliloğlu, şu bilgileri verdi:
“Daha Güçlü Bir Nefes Projesi kapsamında Türkiye’nin ilk tuz terapi çalışması bilimsel metotlarla yürütülmüştür. KOAH ve Astım Bronşit hastalarına Çankırı Tuz Mağarası’nda uygulanan speleoterapi ile hastanemizde bulunan haloterapi odasında uygulanan tedavilerin kombinasyonu araştırılmıştır. Katılımcılar iki gruba ayrıldı; bir grup günde 6 saat mağarada kalırken, diğer grup 4 saat kaldı. Bunun yanında her iki gruba da günlük yarım saat haloterapi uygulaması yapıldı.
Çalışma sonuçları oldukça çarpıcıydı. Hastaların nefes darlığı şikayetlerinde belirgin azalma oldu, semptomların hafiflediği görüldü. Ayrıca 6 dakika yürüme testinde mesafeler arttı, yani hastaların fiziksel efor kapasiteleri yükseldi. En önemlisi de yaşam kalitesi skorlarında anlamlı artış gözlemlendi. Bu sonuçlar tuz terapisinin modern tıbbı tamamlayan güçlü bir destekleyici tedavi olduğunu göstermektedir.”

Sonuç ve Gelecek Hedefleri
Haliloğlu konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Tuz terapisi, özellikle astım, KOAH, kronik bronşit gibi solunum yolu rahatsızlıklarında etkili bir destek yöntemidir. Bizim amacımız hem bilimsel temellere dayalı uygulamalarla bu tedaviyi yaygınlaştırmak hem de Çankırı Yeraltı Tuz Şehri’ni bir sağlık turizmi merkezi haline getirmektir. Bu çalışmalar, yalnızca bugünün hastalarına değil, gelecek nesillere de daha sağlıklı bir nefes bırakmak için çok değerlidir.” İfadelerine yer verdi.

Panel sunumlardan sonra katılımcılar ile birlikte çekilen hatıra fotoğrafı ile sona erdi.

Kaynak: Haber Merkezi