Zonguldak, günlerdir tek bir konuyu konuşuyor. Kent merkezinin en yoğun noktalarından biri olan Uğur Mumcu Kavşağı’na yapılan üst geçit, yalnızca bir mühendislik yapısı olarak değil, aynı zamanda yönetim, koordinasyon ve kamu yararı tartışmalarının odağı hâline gelmiş durumda.

“Ucube”, “eksik”, “kullanışsız” gibi ağır eleştiriler havada uçuşuyor. Asansör yok, yürüyen merdiven yok, merdiven ayakları ters yönde… Tepkiler çığ gibi büyüyor.

Ancak kimsenin sormadığı, sorulsa bile cevabı yüksek sesle dillendirilmeyen bir soru var:

Bu üst geçit neden gerçekten böyle yapıldı?

Üst geçit tartışması nasıl bu noktaya geldi?

Zonguldak'ta Uğur Mumcu Kavşağındaki Üst Geçide Asansör Yapılıyor! İmza Gazetesi̇ (36)

Üst geçit tamamlandığı günden bu yana muhalefet temsilcilerinin, sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının sert eleştirilerine konu oldu. Oklar doğrudan hükümete, AK Parti’ye ve Karayolları Genel Müdürlüğü’ne çevrildi.

Eleştirilerin ortak noktası ise netti:

“Bu köprü kente yakışmıyor.”

Ancak tartışmalar, görünürdeki eksikliklerin ötesine geçemedi. Kimse ‘neden’ sorusunu derinlemesine irdelemedi.

‘UCUBE’ DENİLEN YAPININ GÖRÜNMEYEN SEBEBİ

İşin perde arkası öğrenildiğinde şaşırmamak mümkün değil.

Edinilen bilgilere göre, üst geçidin eleştirilen mimarisinin ve özellikle merdiven ayaklarının ters yönde konumlandırılmasının en önemli nedeni, iddia edildiği üzere dolmuşçu ve pazarcı esnafının müdahalesi.

Yani mesele yalnızca teknik bir hata değil; saha baskısı ve yerel çıkarların kamu yararının önüne geçmesi iddiası söz konusu.

KARAYOLLARI GERÇEKTEN BİLMİYOR MUYDU?

Kamuoyunda en çok suçlanan kurum Karayolları oldu.

“O ayaklar nasıl yanlış yapılır?” sorusu sıkça dile getirildi.

Oysa açık kaynaklarda yer alan mühendislik ve şehir planlama ilkeleri, üst geçit ayaklarının yaya akış yönüne göre konumlandırılması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.

Karayolları’nın bu teknik bilgileri bilmediğini düşünmek gerçekçi değil.

Asıl soru şu:

Bilindiği hâlde neden uygulanamadı?

DOLMUŞÇU ESNAFI ENGEL Mİ OLDU?

İddialara göre, dolmuşçu esnafı durak düzeni ve yol kullanım gerekçeleriyle, merdiven ayaklarının “doğru” yönde yapılmasına karşı çıktı.

Sonuç olarak iniş ve çıkışlar, yayaların doğal yürüme aksına ters düşecek şekilde konumlandırıldı.

Bu durum, bugün on binlerce insanın her gün kullandığı bir üst geçidin konforunu, güvenliğini ve işlevselliğini doğrudan etkiliyor.

ZONGULDAK BELEDİYESİ NEDEN DİRETMEDİ?

Tartışmanın en kritik noktalarından biri de burası.

Eğer gerçekten bir engelleme söz konusuysa, Zonguldak Belediyesi neden devreye girmedi?

Neden “Bu bir kamu yatırımıdır, bu şekilde yapılacaktır” diyerek kararlılık göstermedi?

Zabıta neden sahada olmadı?

Şehir düzenini sağlamakla yükümlü mekanizmalar neden işletilmedi?

Bu soruların cevabı hâlâ muamma.

Kent merkezinde günlük 20 ila 30 bin kişinin kullandığı bir geçiş noktasından söz ediyoruz.

Böylesine kritik bir kamu yatırımında, kamu otoritesinin tam yetkiyle süreci yönetmesi gerekmez miydi?

Kolluk kuvvetleri neden devreye sokulmadı? Kamu yararı, neden bireysel veya sektörel taleplerin gerisinde kaldı?

FATURAYI KİM ÖDÜYOR?

Bugün faturayı ödeyen taraf çok net:

Zonguldak halkı.

Her gün binlerce insan, yanlış yönlendirilmiş merdivenler, eksik donatılar ve işlevsiz tasarım yüzünden zorlanıyor.

Bu tablo, kente yakışmıyor.

Bu tartışmanın en acı tarafı ise, konunun siyaset malzemesi hâline gelmesi.

Oysa mesele, bir partinin ya da kurumun değil, doğrudan kentin geleceğinin meselesi.

Kimse kazanmadı.

Zonguldak kaybetti.

YAZIK, HEM DE ÇOK YAZIK

Ortaya çıkan tablo gösteriyor ki, bu üst geçit meselesi basit bir mimari hata değil; yönetim zafiyeti, koordinasyonsuzluk ve kamu yararının yeterince savunulamamasının somut bir örneği.

Sorular hâlâ ortada duruyor.

Cevaplar ise henüz yok.

Ama bir gerçek var:

Zonguldak, bunu hak etmedi.

XXXXXX

MİLLİ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY'UN VEFATININ 89. YIL DÖNÜMÜ

27 Aralık 1936 tarihinde vefat eden Millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un bugün aramızdan ayrılışına 89. yıl dönümü.

İstiklâl Marşımızın şairi, milletimizin istiklâl ve istikbal bilincini fikir ve eserleriyle temsil eden büyük mütefekkir Mehmet Âkif Ersoy’u, vefatının 89. yıl dönümünde rahmet, minnet ve saygıyla yâd ediyorum.

Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.”