Özellikle açılımını yazdım, bu yörenin insanı, bu tesisi kim alırsa alsın, O’na ÇATES diyecek ,tıpkı Demir Park’ta olduğu gibi,bazı deyimler belleklere çabuk yerleşir ve uzun süre kalıcı olur.

Bu santralin ilk özelleştirilmesi hikayesine bire bir şahidim ve bazı şeyleri unutmak mümkün değil. Bir kıssa ile örnek vereceğim: Anadolu’da halen kullanılan bir deyim vardır; “ Ev danasından öküz olmaz” Nedenini anlatayım; Çiftçinin ahırında sürülerle danaları vardır ve bu danaların içinden erkek danaları ayırır,özel besler, büyüdüklerinde taşaklarını ilkel bir şekilde çıkartır ve öküz olarak kullanır ki- Anadolu’da bir çift öküzün bir traktör kadar pahalı olduğu zamanlar- fakat bu öküzler ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, ne kadar ağır yüklere boyun verirlerse versinler, çiftçinin başka bir yerden yüksek paralar verip satın aldığı öküzlerin yerini asla tutmaz ve hep bir adım geride olurlar, bir nevi üvey evlat muamelesi görürler. İşte bu nedenle derler ki: “Ev danasından öküz olmaz!”

Uzunmehmet’in hayatı beyaz perdeye taşınacak! Ünlüler Zonguldak’a geliyor Uzunmehmet’in hayatı beyaz perdeye taşınacak! Ünlüler Zonguldak’a geliyor

Dönelim başa; Ya kusura bakmayın aklıma bir kıssa daha geldi ve bu bize daha çok uyar, beni bağışlayın.

Hikaye bu ya; Ziyaretçiler cennet ve cehennemi geziyorlarmış ve görevli zebaniler de bunlara turist rehberi gibi bazı açıklamalarda bulunuyorlarmış, o gün sıra cehennemde imiş, ziyaretçiler için kapılar açıldığında ilk dikkatlerini kazanlar dolusu insanlar ve bu kazanların altında yanan ateş çekmiş, canı yanan kazandan çıkmaya yeltendiğinde görevli zebani elindeki sopayla kafasına vurup  geri kazana bastırıyormuş, fakat bir kazanın başında ne zebani var, ne de çıkmaya çalışan birisi, ama kazanın altındaki ateş her kazandan daha şiddetli yanmakta imiş, ziyaretçiler bunu çok merak etmişler ve “Nasıl oluyor ?” diye sorduklarında rehber zebani; “Burada Zonguldaklılar var birisi kazandan çıkmaya çalıştığında başkası onun ayağından çeker, batırır, bu nedenle bunlar için zebaniye gerek  görmedik.

Hikaye bu. Uysa da… Uymasa da...

Şimdi asıl konumuza dönelim: Bu söz konusu santral özelleştirilirken dün gibi hafızamda, bazı kesimler ; “Ya bunlar almasın da kim alırsa alsın”  diye -af edersiniz- kıçlarını yırttılar, kampanyalar yaptılar, bir nevi algı oluşturdular, her zorluğa rağmen söz konusu Zonguldaklı firma tüm limitlerini zorlayarak ihaleye asıldı ve aldı, yine dün gibi hatırlıyorum o gün sanki birilerinin evlerinden cenaze çıkmış gibiydi. Sonra ne oldu? Bu özel bir durum olduğu için burada açıklamak istemiyorum ama o firma ve sahiplerinin yıllarca ekmeğini yediğim için taraflı bir yazı sanmayın şu anda o insanlarla sadece kalıcı bir dostluğumuz devam ediyor, ekonomik bir bağım yok. Şöyle bir gelişme oldu, bazı kalleşlikler sonucu kesin teminat yatırılmadığından, ihale ikinci firmaya verildi, o günü de dün gibi hatırlıyorum bazı kesimler neredeyse havalara uçacaklardı. Şimdi bunları niye anlatıyorum? İçimde bir ukdedir de ondan. Bu kentteki zebaniler bitmediği sürece ve bizdeki bu yabancı hayranlığı olduğu sürece bizim ev danasından da öküz olmaz, bizim için zebaniye de ihtiyaç yok.

Bu ihaleyi Zonguldaklı firma alsaydı ne olurdu? Bilemem belki de aynı sonuç olurdu  bir farla ki; Hiç değilse bu bölgenin kirlenen havası ve bozulan sağlığı için kazanılan paralardan bu bölgeye bir hastane ve başka yatırımlar yapılırdı, kötünün iyisi, özel ocaklar daha çok emniyetli çalışabilirdi, üretebilirdi ve bu bölgenin çocukları gurbet ellerde ekmek peşine düşmeyebilirdi vs. Aklıma gelen bunlar, bunları çoğaltmak mümkün. Bundan sonra ne olacak? Şu olacak: Bu firmanın bacaları son teknoloji filtrelerle donatılacak ve sağlıklı bir şekilde üretime devam edecek. Bu bölgede yaklaşık 1.350.000.000 ton kömürümüz var, memleketin enerjiye ihtiyacı var. Burada sayın siyasetçilere de önemli görevler düşüyor: bu konuda dün yazdım,  yine yazıyorum: Koronavirüs nedeniyle ağır hasar gören bir kentin vekili olarak Ankara’ya şunu deyiniz lütfen: “Kardeşim bölgede yapılan madencilik ve enerji faaliyetleri nedeniyle bölge insanımız sağlığını kaybediyor, bunu engellemek için bu kentimizi teşviklerde  3. bölgeden 5 veya 6 bölgeye çekelim, çalışan iş yerlerimize bazı kolaylıklar getirelim, onlarda iş yerlerine teknoloji yatırımı yapsın ve bölge insanımız bir yandan ülke ekonomisine eskiden olduğu gibi lokomotif görevini yerine getirirken, bir taraftan da bölge insanımız sağlıklı bir şekilde evlerine ekmek götürsün. Çok mu bir şey istiyoruz?