70’li yılları yaşayanlar iyi hatırlar. Ben de o yılların içinden gelen biri olarak hafızamı yokladığımda belki bu kadar modernleşme ve kalkınma dönemi içinde olmasak da kendi kendimize yeten 7 ülkeden...

70’li yılları yaşayanlar iyi hatırlar. Ben de o yılların içinden gelen biri olarak hafızamı yokladığımda belki bu kadar modernleşme ve kalkınma dönemi içinde olmasak da kendi kendimize yeten 7 ülkeden biri durumunda olduğumuz söylenir, hatta bazı ülkelerin dahi gıda ihtiyacını karşılayacak vaziyette bir Türkiye’nin varlığından söz edilirdi. Belki çok zengin değildik, belki bu kadar lüks araçların olduğu bir dönemde de değildik. Zamanın arabaları “Varşova’lar, Maguruslar” dönemi vardı. Trafik yok denecek kadar azdı herkes kendince mutluydu ve hayat pahalılığı içinde kıvranan, alım gücü oldukça kötü bir ülke konumunda da değildik. İş vardı aş vardı, insanlar çalışıp üretiyordu. Teknolojinin nimetleri olmasa da doğal yaşam vardı. Bir de gelinen noktaya bakın bir hele. Toplumun çoğunluğu mutsuz ve huzursuz. Geçim sıkıntısı had safhada. Türkiye o dönemler tüketimden fazla özellikle buğday-arpa- gibi ihtiyaç arz eden üretimi yaparak dışarıya bağımlı olmadan insanlarını besleyebiliyor kendi kendine yetiyordu. Çok lüks içinde değildik fakat mutluyduk. Gelinen noktada Türkiye ne yapıyor? Türkiye siyasi anlamda olsun, kalkınma adına yollar, köprüler, tüneller, hastaneler, barajlar, silah sanayi, ticaret, ithalat-ihracat ve daha birçok anlamda gerçekten atılım yaparak medeni Dünya ülkeleri arasına girmeyi başarmıştır bunda hem fikiriz. Türkiye 20 senelik AK parti iktidarında yukarıda bahsettiğimiz çok güzel hizmetlere imza attı bunları yok sayamayız ancak bir şeyi iyi yapamadı. Türkiye üretmeden çok fazla tüketmeye başladı. Başta otomobil olmak üzere en lüks araçları ithal ederek Türkiye araba cenneti haline geldi. Bereketli topraklarımız dururken dışarıdan ithal etmeye başlayınca Türk halkı da bu bolluk karşısında adeta başı döndü, keyfini yıllarca sürmeye başladı. Ancak bu ehli keyif döneminin de sonu olacaktı. Bu bolluğun ve üretmeden fazla tüketmenin bir de öbür yüzü vardı ki şimdilerde çirkin yüzünü iyice göstermeye başladı. Enflasyon patladı Her şey çok net ve açık, birkaç ay içinde bomba gibi patlayan hayat pahalılığı karşısında vatandaşlar şaşkın ördek gibi dolaşıyor. Alım gücü dibe vurdu. FÜZE gibi fırlayan ürünleri maalesef mutfağına getiremiyor, elinde patlıyor gerektiği gibi beslenemiyor. Sadece yeşillik sebzelerle az da olsa yetinerek ayakta durmaya çalışıyor. Zincir marketlere girip baktığınızda çoğu ürünlerin yerli değil ithal olduğunu görmek mümkün. Örnek vermek gerekirse, Zeytinyağı (Ayçiçek) başta olmak üzere, mercimek, nohut, fasulye, bulgur, pirinç Vs. aklınıza ne gelirse çoğunluğu ithal mallardan oluşuyor. Birkaç mal ürün almaya kalksanız en azından 200 liraya marketten çıkamıyorsunuz. Süt ürünleri almış başını gidiyor. Peynir lüks tüketim arasında yerini almış durumda. Aylık sadece kahvaltıya ödenen en az miktar 500 lirayı buluyor. Ekmeğin 4 kişilik aileye masrafı 400 lira. İçtiğimiz su en azından 300 lira. Çayı, şekeri, unu, yumurta derken elde avuçta maaştan eser kalmadığı gibi kredi kartları patlamış vaziyette. ÇARE NE? Çare ne diyecek olunursa çare bellidir. Bu ülkeyi 20 yıldır yöneten AK Parti iktidarı daha önce yaptığı gibi Türkiye’yi bu çıkmazdan kurtarmalıdır. Dünyanın içinde bulunduğu kaos ortamından Türkiye de ciddi şekilde etkilendi. Rusya-Ukrayna savaşı da patlayınca ortalık toz duman oldu. Mazot-Benzin fiyatlarının inanılmaz uçması hafızalarda akıl falan da bırakmadı. Herkes perişan durumda yarınlarından endişeli. Devletimizin bu durumdan halkını nasıl eskisi gibi rahata kavuşturacağı merakla bekleniyor. Tabii ki tüm gözler Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çevrilmiş durumdadır. Enflasyon ve buna bağlı hayat pahalılığının böyle devam etmesi daha birçok sorunu beraberinde getireceğinden bu çıkmazdan mutlaka kurtulmamız şart olmuştur. Bir an önce üretmeliyiz. Yüce Allah bu sene tüm ülkeye kar yağmuru bolca verdi toprak suya doydu ve o halde çiftçimize gereken tüm destekler verilmeli ve boş olan her tarlayı ektirerek üretim yapılmalıdır. Mazota, gübreye ha bire zam yapılacağına gübreyi ucuz olarak üreticilere dağıtılmalıdır. Bir vatandaş olarak ve bu hayat pahalılığından etkilenen birey olarak sadece fikrimi beyan ediyorum. Vatanını, milletini ve devletini seven bir kişi olarak bu içinden bulunduğumuz sıkıntıdan hep birlikte sadece tüketerek değil, üreterek kurtulmanın en etkili yol olduğunu ifade ederek noktayı koyuyorum. Kalın sağlıcakla…