Koronavirüs geldi,kel göründü.....
Kibirle azametle,
Dünyanın tek hakimi benim diyenler......
Mikroskopla ancak görülebilen bir VİRÜS karşısında nasıl da diz çöktü, kendilerine bile biçare kaldı.

Dünyanın süper zengin adamıyım,
Dünyanın süper zengin aile şirketiyim,
Dünyanın en güçlü istihbarat örgütüyüm,
Dünyanın süper zengin devletiyim
diye öğünenler,
böbürlenenler,

herşey benden sorulur,
herşeyi ben yönlendiririm,
ben yönetirim diyenler,
ne kadar çaresiz kaldı değil mi ?

Mikroskobik bir virüs hepsinin nasıl da tuş  ediverdi değil mi ?

Suriye'de ki o zavallı bebekler, çocuklar, kadınlar için kılını kıpırdatmayan o milyonerler, 

şimdi bir gecede servetlerini kaybedivereler,
Gözler kör olmasada gördüklerinden, 
Kulaklar sağır olmasada duyduklarından,
Mikroskopla ancak görünen kadar küçük virüsün kendilerini çaresiz bırakmasından,
ibret alabilirler mi ?

Küçücük çocukların ve o kimsesizlerin ülkelerine ayak basmaması için en çirkin, 
insanlık dışı müdahaleyi yapsın diye Yunanistan'ı alkışa ve euroya boğarak teşvik eden o AB'liği ülkelerinin çaresizliği ve bir gecede kaybettikleri varlıkları çok ibretlik değil mi ?

Dinimizde Zekat'ı verilmeyen malın zayi olacağı(malın sigortasının zekat olduğu) açıkça bildirilmemişmiydi ?

Zalimin zulmü kalınlaşınca Allahü Teala'nın gazabının yakın olduğunu bildiren müjde olduğunu çok kıymetli birinden yıllar önce öğrenmiştim .

Başkan Ulupınar ve Altun, Ankara'da! Başkan Ulupınar ve Altun, Ankara'da!

Bu ibretlik hatıramı paylaşmak isterim,
1980' li yıllar ihtilalin sert darbeleri ile ülkücü gençlik olarak da dağıldık ve aş iş derken kendimize yakın olan gazete ve kitaplardan ise ruhumuzu besliyoruz.

1977 yılında Türkiye Gazetesi ile tanışıyoruz.
Bu gazetenin orta sayfası ve yazarlarından çok istifade ediyoruz.
Devletimizin birlik beraberliği,milletimizin kardeşliği ve dinimizi asr-ı sadet dönemindeki gibi ehli sünnet olarak yaşayabilmenin rotasını buluyoruz.
İşte bu yazarlardan biride rahmetli MUSTAFA NECATİ ÖZFATURA ve dış politik gelişmeleri anlatan yazılarıdır.

O günün süper iki devletinden biri olan Sovyetler birliği, 
kardeş ülkemiz olan AFGANİSTAN'A girdi.
Halk iktidarı söylemiyle güya kominist sistemi oraya monta edeceklerdi.

İşte tam o günlerde MUSTAFA NECATİ ÖZFATURA sürekli  Afganistan işgalinin SOVYETLER'in sonunu getireceğini yazıyordu.

Evet benim olsun, aynı hassasiyetde ki arkadaşlarımızın olsun bu yazılar çok hoşumuza gitsede bize hayalin ötesinde zorlama gibi görünüyordu.

O günkü şartlarda kulağa ve gönlümüze hoş gelen ama mantığımızın kabul edemediği bu müjdeli haberleri, 
MUSTAFA NECATİ ÖZFATURA,
TÜRKİYE GAZETESİ'ndeki köşesinde her gün yazmaya devam ediyor.

Sovyetler dağılacak bir çok millet bağımsızlığına kavuşacak,
bağımsızlığa kavuşacakların içinde Azarbeycan,Türkmenistan,Kazakistan,Kırgızistan,Özbekistan,Tacikistan da yaşayan Çoğunluğu Türk olan milletler Yen'i bağımsız devletler olacak diyor.

Yugoslavya dağılacak kanlı mücadele sonunda Bosna, Kosova gibi Müslüman devletler kurulacak diyor.

Bunun gibi zaman zaman paylaşabileceğim çok müjdeli haberleri köşesinde yazıyordu.

90'lı yıllara girmeden bu yazılanların gerçekleştiğine bütün şaşkınlıkla,mutlulukla şahit olduk.

Bu şaşkınlığın verdiği merak ve hayretle İstanbul'a ilk geldiğim günlerde ilk ziyaret ettiğim isimlerden biride MUSTAFA NECATİ ÖZFATURA oldu.

Bizi çok naif ve içten karşıladılar, kış ayı idi,bize heman ıhlamur ikram ettiler. 

Bütün cesaretimi topladım ve efendim ben gençlik yıllarımın hayallerini sizin satırlarınızda okudukça heyecanlanıyordum ama aklım mantığım kabul etmiyordu.

Şimdi ise gerçekte yaşıyoruz, Sovyetler birliği dağıldı ve bahsettiğiniz gibi Türk devletleri dahil bir çok millet bağımsızlığına kavuştu.

"Tamamda siz bir emekli albay olarak bunun tamda böyle olacağını nasılda bildiniz" diye soruverdim. 

Birden yerinden kalktı ve bize "Müjdeleyenin müjdesinden öğrendim, kıymet bu müjdeyi bize verende" dedi ve gitti elinde hadis-i Şerif yazılı bir kağıtla geldi,"müjde bakın burada yazıyor" diye okudu.

Bu hadis-i şerif aklımda kalan şekliyle aktaracağım için naklederken hata yapmaktan korkuyorum.
Mealen,
"Her şey inceldiğinde kopar, zülüm ise kalınlaştığında(zirveye çıkınca)kopar"
"İşte ben bunu okuduğumdan beri bakıyorum bir yerde zalimlik artmış,zulüm zirveye çıkmış oraya rahmet-i ilahinin ulaşacağını anlıyorum"dedi.

Biz senelerce bu kıymetli zatın yazılarından ilerideki yıllarda etrafımızda olabilecekleri okuduk ve yıllar sonra bu okuduklarımıza hep şahit olduk.

Kısaca biz dinimizin emirlerine ve yasaklarına ne kadar çok kıymet verirsek o kadar rahat ve huzur içinde olacağız.

Şimdi herkez hijyen deyip duruyor,
Ancak dinimiz hastalıklardan korunmak için önce temizliğe riayeti emretmemiş mi ?

Bulaşıcı hastalık olan yerleri terk etmememiz gerektiği  bildirilmemiş mi ?

Yemekten önce ve yemekten sonra ellerimizin yıkamanın sünnet olduğu gerçeğini biliyoruz değil mi ?

Peygamberimiz  Sallallahü ve Aleyhisselam efendimiz 1441 yıl önce bizlere bildirmiş, bu bildirilenlere bizde ne kadar uyarsak o kadar zarar görmeyiz inşallah.