Sahte diploma operasyonunda gerçekler ve algı savaşları konusu ile bugünkü yazıma devam etmek istiyorum.
Türkiye’de son dönemin en çarpıcı gelişmelerinden biri, sahte diploma çetesinin çökertilmesi oldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü ve 2024 Temmuz ayında somut delillerle netleşen soruşturma, emniyetin titiz çalışmasıyla başarıya ulaştı. Bu operasyon, yargı ve emniyetin koordineli hareket etmesinin önemli bir örneğini oluşturdu.

Operasyon sürecinde dikkat çeken bir diğer unsur ise siyasi iradenin kararlı duruşu oldu. Yargı ve emniyetin arkasında net biçimde duran hükümet, “Bunlara asla taviz yok” mesajını güçlü bir şekilde verdi. Bu tavır, hukuk devletinin işleyişi açısından dikkate değer bir kararlılık olarak değerlendirilebilir.

Ancak sosyal medyada ve muhalif çevrelerde farklı bir tablo çizilmeye çalışıldığı görülüyor. Bazı muhalif hesaplar ve özellikle FETÖ bağlantılı çevreler, operasyonu ne yazıkki sanki siyasi iradenin bizzat gerçekleştirdiği bir usulsüzlük gibi lanse ediyor.

Bu durum, hem kamuoyunun dikkatini asıl suçlulardan uzaklaştırmayı hedefleyen hem de gerçekleri ters yüz eden bir algı mühendisliği olarak öne çıkıyor.

Hukukun üstünlüğünü savunan herkesin önceliği suçun ortaya çıkarılması ve adalet önünde cezalandırılması olmalıdır. Bu nedenle, sahte diploma operasyonunu yürüten yargı ve emniyetin, onlara destek veren siyasi irade ile birlikte, ideolojik tartışmaların dışında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Buna rağmen, bazı kesimlerin gerçeği çarpıtarak “siyasi irade bu işin failiymiş” gibi bir algı yaratmaya çalışması, kamuoyunun aklıyla oynayan bir yaklaşım olarak dikkat çekmektedir.

Bu, yalnızca bir bilgi çarpıtması değil, aynı zamanda toplumsal sağduyuya da zarar veren bir tutumdur.

Bu nedenle, sahte diploma operasyonunu gerçekleştiren yargı, emniyet ve onlara destek veren siyasi iradenin çalışmaları, ideolojik kaygılardan bağımsız olarak değerlendirilmelidir.

Ama bakarsanız o malum muhalif çevre ve o FETÖ'cü hesaplar:: O küçücük akıllarıyla sanki siyasi irade bu işi gerçekleştiriyor gibi bir algı yapmaya kalkışmaları tam bir aklımızla oynama, tam bir aymazlıktır.

ÜZÜLDÜĞÜM NOKTA İSE ŞU;

Üzüldüğüm nokta ise tüm bu gerçeklere rağmen maalesef bu yalana, bu algıya inanan geri zekalıların olması.

KAMUOYUNA ÇAĞRIMDIR. KOZLU'DAN ZONGULDAK'A A "GAZZE'YE UMUT OL YÜRÜYÜŞÜ" DÜZENLENSİN

Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana süren saldırılar ve abluka karşısında Türkiye’nin dört bir yanında yükselen tepkiye İstanbul’dan güçlü bir ses daha eklendi. Beyazıt Meydanı’ndan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’ne kadar uzanan “Gazze’ye Umut Işığı Ol” yürüyüşü, binlerce vatandaşın katılımıyla gerçekleşti. İstanbul'daki yürüyüşe
Yürüyüşte Zonguldak’tan gelen TÜGVA, İHH ve İlim Yayma Vakfı gibi birçok sivil toplum kuruluşu temsilcileri de yer aldı.
Ama ben diyorum ki Zonguldak'ta da "Gazze’ye Umut Işığı Ol” yürüyüşü düzenlensin
Kozlu'dan Zonguldak merkezde bulunan madenci anısına kadar devam etsin
Özellikle söylüyorum. İstasyon Caddesi'nden değil Kozlu'dan başlasın.
Yolun tek tarafı yürüyüş için trafiğe kapatılabilir.
Merkez ve ilçelerden binlerce katılım olur
İl Müftüsü tarafından dua okunur
Konuşmalar yapılır
Her kim düzenleyecekse bir an önce yapsın.