Uzunca bir süredir yazı yazmak için kendimi hazır hissetmiyordum, oturup iki satır yazı yazmak için beyninizin hazır olması gerekir, eğer hazır değilse kahvehanede dostlarınızla bile iki laf edemezsiniz.

Allah’a şükürler olsun hasta değilim, başka bir sıkıntımda yok ve sürekli olayları takip durumundaydım, mesela mahalle yanarken bizim bazı yosmaların saçını taraması misali internetten indirdiği haberleri “haber!” yaparak yerel basınımızda yayınlaması, bazı gazetecilerimizin halkı güncel olaylardan haberdar etmek yerine kendi çıkarlarını ön plana çıkarması ve peşinden fütursuzca koşması ve bu meyanda kendini ve hasmını haber veya köşe yazısı konusu yapması, zengin Türkçe’mizin kalıplarına sığınarak kelime oyunlarıyla belden aşağı vurmalar, başı sıkışınca da “ben öyle değil böyle demek istemiştim” gibi hamasetler ve daha bir sürü amatörce basit işlerin büyük gazetecilik yapmış havalarında yerel basında halka sunması gibi durumlar beni yazı yazma konusunda frenlemek için yetti ama nereye kadar? Zonguldak dünyanın dışında bir yer değil ki dünyada ne oluyorsa ve kim ne kadar etkileniyorsa Zonguldak’ta da yaşayan bizler o kadar etkileneceğiz, dünyadaki olaylara kulak tıkayarak yerelde yangına karşı oturup saçımızı tararsak başımıza geleceklerden de o derece sorumluyuz.

Dünyada iki gurup insan veya toplumlar vardır: “Biz ve onlar” yaşadığınız coğrafya kaderinizdir nerede doğmuş ve hangi topluma karışmışsanız o toplumun başına gelecek iyi- kötü durumlardan kaçamazsınız. Dünyanın kuruluşundan beri orman kanunları geçerliydi ve hala geçerlidir, güçlü olan yaşayacak zayıf olan yem olacak. Ormanlar kralı erkek aslan dişi ile çiftleşmesi için ilk yapacağı hareket dişi aslanın başka bir aslandan edindiği yavruları öldürmesidir ondan sonra dişi aslanla çiftleşerek kendi yavrularının devamını sağlamaktır, işte dünyadaki insan toplumları da olaylara aynen katil aslanın penceresinden baktıklarından dünyada barıştan söz etmek mümkün değil.

Daha bu sabah İsrail Amerika’nın desteğiyle İran’a saldırdı ve şu anda ülkeyi yerle bir ediyor, İran’ı seversiniz- sevmezsiniz o ayrı bir şey dediğim gibi dünyada iki toplum var :”biz ve onlar” Biz dediğim toplumlar egemen sınıflardır ve ekonomik olarak güçlüdürler, onlar dediğim toplumlar ise egemen sınıfların köleleridir ve egemen sınıflar ne derse onu kabul etmek zorundadır, toplumları ikiye bölüp dünyayı iki kutuplu hale getirmenin en etkili çimentosu da “din” dir. Bazı dostlarım itiraz etse de “biz ve onlar” mantığının temelinde din vardır, örnek veriyorum Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika vs. devlet başkanları dindar mıdır? Hayır hatta bir çoğu Allah’ın varlığını bile kabul etmiyor ama seçildiklerinde ilk yaptıkları tören İncil’e el basarak devlet yemini etmeleridir neden? Çünkü yönetecekleri toplumları bir arada tutmanın en basit yolu budur.

Şimdi dönelim İslam dünyasına: İçler acısı bir durumla yüz yüzeyiz, Onlarca mezhep, binlerce tarikat, Allahları bir gerisi “Arap saçı” İslam dünyasında bu dağınıklığı sağlayanlar da yine egemen sınıfın misyonerleridir ve işlerini o kadar karalı bir şekilde yapmışlar ve İslam toplumlarını o kadar çok Man kurtlaştırmışlar ki; İslam Dünyası kazanmış oldukları cehaletten, gerilikten ve kölelikten kurtulma ihtimalleri sıfır. Egemen sınıfın iki yüzlü liderleri Allah’a inanmamalarına rağmen ellerindeki din silahını çok iyi kullanarak inananların vermiş olduğu destekle dünyanın nimetlerine hakim olmak ve diğer toplumları sömürmeye devam etmek, nereye kadar? Diyelim ki iki kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçiş sağlandı düne kadar dine sığınarak toplumları güdüleyenlerin ilk yapacakları infaz onlara destek olan dindarları ortadan kaldırmak olacaktır, eşyanın tabiatı bunu gerektiriyor. İslam dünyasının fazla yapacak bir şeyi yoktur çünkü param parçadır ve kendi aralarında bile din adına ortak noktaları yok edilmiştir, İslam Dünyasının tamamı “Allahu Ekber” diyerek birbirilerine saldırıyorlar ve saldırmaya devam edecekler, ellerindeki yeraltı ve yerüstü zenginliklerini köle gibi egemen sınıfların hizmetine sunmaya devam edecekler, İslam dünyasında bazı başkaldırılar olduğunda tıpkı İran gibi üzerine çullanmaya devam edecekler, bunların tarihte bir sürü örneği var ama bizler yaşananlardan ders almadığımızdan bizler ders alana kadar tarih tekerrür etmeye devam edecek. Bugün İran, yarın kim olur bilinmez, isterseniz hep beraber bağıralım: “Vur vur inlesin İslam dünyası dinlesin!”