Üst komşunun radyosundan gelen hüzün senfonisi, gülüşüne tecavüz edilmiş bir adamın ruhunu anlatıyordu.

Küfrettim;içimdeki acı geçmedi.
Çünkü acı,sadece bilinçle değil, varoluşla da şekillenir.

Bir çıkmaz sokaktan kurtulmak için renkli, umutlu bir yol aradım.
Mavi,yeşil şirin bir rota…
Ama pusulam bana ihanet etti.
Hayatın anlamı, çoğu zaman yönümüzü kaybettiğimiz o anlardadır.
Bazen,kendimizi yitirdiğimizde en derin gerçeğimizi buluruz.

Şehir ansızın soğudu.
Ama bu,yalnızca kış değildi.
Odamın güneşleri bir bir kaybolurken,
rüzgâr alaycı bir gülümsemeyle nanik çekiyordu bana.
Göğsümde gözle görülür yarıklar oluştu.
Enlemini bilmediğim coğrafyalardan gelen boşluklar, ruhumu parçaladı.

Düşündüm… Sessizdim…
Saatlerce sustum…
Elbette sarışın kadının haberi yoktu.
Zihnimde dönüp duran tek şey,onun saçları,duruşu
ve farkında olmadan bana yönelttiği o alaycı anlardı.
Algımız,gerçeklikten daha güçlüdür;
bir bakış,bin sözcükten daha yıpratıcı olabilir.

Soruların cevapları yer altına gömülmüştü.
Rögar kapaklarının altına,fosseptik çukurlarına,
bir intiharın tam göbeğine…
Zamanlamanın ironisi,acıyı derinleştiriyordu.

Sonunda ben…
Yine başladığım yere döndüm...
Bir evlilik cüzdanının zihnimi karıştırdığı,
felsefi ve psikolojik çıkmazlarla dolu esir hayatına
Hiç de alışık olmadığım, penceresiz bir dünyanın
bilinmez kör kuyusuna.

Bir süre sonra, ansızın uyandım.
Yaşadıklarım,bir kâbusun son kaçış kapısıymış.