Çok isterdim Zonguldak ve bölgemizle ilgili sorunlara değinmek veya siyasi gelişmelerle ilgili değerlendirme yapmak ama maalesef ve Gazze'de yaşanan bu soykırım karşısında sessiz durmak bana göre değil.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, yalnızca diplomatik tartışmaların değil, aynı zamanda insanlığın vicdanının da yankı bulduğu bir platformdur. Bu yılki oturumda Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro’nun yaptığı çağrı, uluslararası toplumun sorumluluklarını yeniden düşünmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koydu. Petro, Filistin’de yaşanan trajediyi “soykırım” olarak nitelendirdi ve Birleşmiş Milletler bünyesinde UN Protection Force adıyla bir koruma gücü kurulmasını önerdi. Bu öneri, uluslararası hukukun, insani değerlerin ve devletlerin yükümlülüklerinin yeniden tartışılmasına yol açtı.
Petro’nun konuşmasında altını çizdiği en kritik noktalardan biri, devletlerin karşı karşıya olduğu ahlaki ikilemdi: “İnsanlık mı, yoksa soykırım mı?” Ona göre hukuka göre sessizlik yalnızca pasif bir tutum değil, aynı zamanda suç ortaklığı anlamına geliyor. Her devletin, özellikle de BM üyesi devletlerin, savunmasız halkları koruma yükümlülüğü bulunuyor. Bu nedenle, herhangi bir veto mekanizmasının insan hayatının korunması gibi evrensel bir değerin önünde engel olmamalı.
İnsani Yardım Gemisine Saldırı: Hukukun İhlalidir.
Ayrıca İsrail'in insani yardım taşıyan Sumud filosuna saldırı yapması aynı zamanda doğrudan uluslararası hukukun ihlali anlamına geliyor. İnsani yardım gemilerine yönelik her türlü saldırı, hem savaş hukukuna hem de insanlık onuruna karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendirilmek zorunda.
Buna karşı sessizlik suç ortaklığıdır.”
Erdoğan ve Petro’nun Paralel Çağrıları
Petro’nun çağrısı, aslında yeni bir tartışmayı da beraberinde getirmedi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da uzun süredir Gazze için uluslararası bir koruma gücü oluşturulması gerektiğini dile getiriyordu. Erdoğan’ın bu konudaki söylemleri ile Petro’nun BM kürsüsünde yaptığı çıkış, farklı coğrafyalardan iki liderin benzer insani hassasiyetleri dile getirdiğini gösteriyor. Bu paralel çıkışlar, meselenin yalnızca bölgesel bir sorun değil, tüm dünyanın ortak sorumluluğu olduğunu ortaya koyuyor.
Genel Kurul’da yükselen bu tartışmalar, insanlık tarihinin kritik bir dönemeçte olduğunu hatırlatıyor. Uluslararası toplumun önünde iki seçenek bulunuyor: ya hukukun ve insanlığın yanında durarak koruma gücü gibi somut adımlar atılacak, ya da eylemsizlik tercih edilerek tarihe kara bir leke daha düşürülecek. Petro’nun ifadesiyle, “Tarih her oyu kaydedecek.”
Gustavo Petro’nun BM Genel Kurulu’ndaki çağrısı, yalnızca bir siyasi söylem değil, insanlık vicdanına yapılmış bir uyarıdır. Recep Tayyip Erdoğan’ın benzer şekilde yıllardır dile getirdiği “Gazze için koruma gücü” önerisi ile birlikte düşünüldüğünde, mesele artık uluslararası toplumun sorumluluk almaktan kaçınamayacağı bir noktaya ulaşmıştır. İnsanlık, adeta S.O.S veriyor. Karar, devletlerin elinde: ya insan hayatını korumak için harekete geçilecek ya da suskunlukla tarihin en ağır suçlarına ortak olunacak.