Günaydın demeyi bekler Yine soyka sokaklar, Yağmur kar arası kente sabır çeker Güneşe uzak köylerinden insanlar,

Umut bile bıkar usanır da kendinden,

İnadına gelir geçer yeşil atlarıyla kırmızı kibirli

Siyasetçiler

Kirli üzengileri kömürden...

Uysa da… Uymasa da. Bazı konuları tekrar yazmaktan usanmayacağım, sesimin ne kadar duyulacağını da bilemem…

Zonguldak denen bu kent elbette kömüre bağlı olsun demiyoruz, başka sektörler de gelsin, çeşitlilik artsın, ekmek kapıları çoğalsın, insanlar mutlu olsun, bunlardan daha güzel temenni mi olur? Ama gelin görün ki kazın ayağı öyle değil. Bu kentin ekmeğini yiyen suyunu içen işi bitince arkasına bakmadan çekip gitti, bir çeşit nankörlük yaptılar ve düne kadar ekonominin lokomotifi diye anılan bu kent şimdi ekonomiye kambur oldu diye ölüme terk edildi. Ölüme terk edildi lafını özellikle kullanıyorum, yıllardır bu sektörde sistem değişimi yapalım, dünya standardında bir üretim ağı oluşturalım diye aklımızın erdiğince bir şeyler yazdık-çizdik. Ciddiye alınmadığımızı biliyoruz, bu kentin ekmeğini yiyip ihanet edenlerin kursağında hala bu kentin ekmeği var, bu haliyle bile tekrar ekonomik bir işletme imkânları varken etkili ve yetkili makam sahipleri elini taşın altına sokmuyor, sokmaktan korkuyorsa yedikleri ekmek boğazlarında kalır ve Zonguldak’tan önce kendileri biter diye temenni ediyorum, çünkü bu kente ihanet edeleri tarih yazacak…

Elimizdeki rezerv açısından dünya ile rekabet edecek bir rezervimiz yok ve bunu zaten biliyoruz, biliyoruz ama onca yatırımlar yapılmış, derin kot hazırlıkları yapılmış ve üretmek için hiçbir bahanesi kalmamış bir sistemi yönetmeye çalışanların yaşadıkları sıkıntıları yakından biliyorum, kurumu yönetenlerin şu anda yaşadıklarını Allah kimseye yaşatmasın, ellerinde her türlü malzeme var; Yatırım var, üretebilecekleri kömür de var, azda olsa çalışacak işçileri de var ama sistem yüzünden kurumu yönetenler de ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar, şimdi bana kızacaklar ama yönettikleri kurumun uğradığı zarar nedeniyle kamuoyu sistemi sorgulamıyor, siyasetçileri de, sendikacıları da sorgulamadan direk yöneticileri sorguluyorlar doğru bir yaklaşım mı? Hayır değil ama bu şekilde yönetenleri suçlamak siyasetin de işine geliyor ve sürekli Demokles’in kılıcı gibi: “görevden alırım bak!” ile karşı karşıyalar…

Sözün özü: Bu kentin bu kömüre ihtiyacı var kardeşim! Maliyeti yüksek de olsa, dünya ile rekabet edemese bile, ithal kömürün ucuz olması baskısı olsa bile bunca yatırım yapılmışken, bunca şehitler verilmişken, bölge insanında 160 yıllık bir madencilik kültürü oluşmuşken elinizi vicdanınıza koyun, lütfen bu kuruma sahip çıkın ve yöneticileri töhmet altında bırakmadan elinizi taşın altına koyun. Kömürün çıkarılması ve ekonomiye kazandırılması için sistem değişikliğine gidin, sistemin ne olduğu konusunda bir araştırma yapın, bizlerin şana-şöhrete, mevki-makama ihtiyacımız yok, yok ama bu kente vefa borcumuz var lütfen borcumuzu ödemek için amatörce bir fırsat verin, çünkü henüz her şey bitmedi, sistemi değiştirmeden bu kuruma işçi de almayın çünkü işçi aldıkça kurum köhne sistem yüzünden bir adım ileri gidemiyor, sonra çıkıp diyorsunuz ki: “ne yapalım işçi de aldık ama kurumu zarardan kurtaramadık, demek ki bu kurumun kapatılması daha karlı!” diye söyleniyorsunuz… Bu şekilde davranışınız bu kurumun yavaş ama kesin ölümü demektir, bu ağır bir vebaldir…