Yazarın en güzel öykülerinden biri olan “Ağbim” ilk olarak Adam-Öykü’de sonrasında ise Can Yayınlarından çıkan “Herkes Kadar” isimli öykü kitabında yayımlanmıştır. Ağbim, basit bir olayın karakterimizde uyandırdığı derin manayı okuduğumuz beş sayfalık kısa bir öykü.

Öykü, karakterimizi ağbisinin araması ve akşam ona geleceğini söylemesiyle başlıyor. Bu durum onda uzun zamandır inandığı “Kimse ne üzer ne sevindirir beni.” sözünün anlamsızlaştırıyor. O an anlıyor ki hayatta her şeye rağmen sözleri derinden ses getiren biri kalıyormuş.

Öykü ilerlerken gerçek yaşamda bizi heyecanlandıran olaylar karşısında yaşadığımız kıpırtılı hâli karakterimizde de görüyoruz. O gün yapılması gereken işlerini yapamıyor. Bir yandan hızla eve gitmek isterken öte yandan ayakları geri geri gidiyor. Eve vardığında ise sevdiği bir insanı görmekten duyduğu mutlulukla gün içinde yaşanan bütün olumlu gelişmeleri onun gelişine bağlıyor. Günlerdir küs olduğu karısıyla o gün mutfakta yemek yapınca daha gelmeden ağbisinin bu sorunu bile çözdüğüne inanıyor.

Sonunda beklenen misafir geldiğinde karakterimiz mutfakta çiğ köfte yoğururken anıalrı canlanıyor ve o an fark ediyor. Ağbisinin ona kızmasından, bağırmasından değil sadece kendisini anlamamasından korkuyordu.

Anılar aralanıp şimdiye döndüğünde masadaki yerini aldı. Sorduğu sorulara kısa cevap alıyor ve her bakışına ayrı bir mana yüklüyordu.

“İnsan bir yere yerleşmeye karar verince, demirleri olabildiğince derine atmak istiyor.”

Tek kelimelik cevapların susmaktan daha kötü olduğunu söylerken aslında her şey çok basitti. Karakterimiz suçluluk duyuyordu. Yaptığından, yaptığını abisinin bilmesinden ve bu gergin ortamdan.

Gecenin sonuna geldiklerinde abisini yolcu ederken karakterimizin vücut dilini okuduğumuz o satırlar öykünün özeti niteliğinde olduğunu söyleyebilirim.

Kısa, güçlü ve birçok tekniği içinde barındıran bu öyküyü asıl etkileyici kılan yanının gerçeğe yakınlığından kaynaklandığını düşünüyorum. Bir insanı okumakla kalmıyor, bambaşka biri olup onu yaşıyoruz. 

Kübra Akkuş