Kader ağlarını ördü mü, insan istediği kadar çırpınsın,o ağdan kurtulamaz. Ben de,biliyordum bu hikâyenin sonunun ayrılık olacağını. İçim yanıyordu, gözlerim doluyordu ama yine de,pes etmedim.
Çünkü aşk uğruna verilen emek, o sevginin onurudur. Kaybetmek de vardır bu işin içinde, ipi göğüslemek de…
Yalnızlık mı?.. Çaresizlik mi?...
İkisi de,bu hayatın tokadı gibi iner insanın yüzüne.
Ama ben,tokatı yiyince yere yatanlardan değilim, Ayağa kalkmayı, yarayı içime gömmeyi bilirim. Çünkü aşk bazen, sevdiğinin mutluluğu için kendi mutluluğunu feda etmeyi de öğretir insana.
O akşam rüzgâr sert esiyordu.Yapraklar sararmış,göçmen kuşlar bile gitmenin hazırlığını yapıyordu. Ben de,hazanın soğuk yüzünü hissettim kalbimde. Güllerle geldim kapına,sen ise zehirli sözlerinle karşıladın beni.
Bu kaçıncı tartışmaydı, kaçıncı ayrılıktı?..
Artık sayamadım. Ama yüreğim yorgundu,sözlerim kısaydı...
“Bizim hikâyemiz de burada bitiyordu .”
Biterdi elbette...
Ama biten her şey aslında başka bir başlangıcın habercisiydi.
Hayatın içinde,Gözyaşı da vardı,umut da... Çünkü bilirim ki; ayrılık zaten aşkın kaderinde var. Kavuşmaksa,o da kaderin cilvesi.
Ben kendi kaderimde,ne olursa olsun,dimdik durmayı seçiyorum. Çünkü insan olana da,yakışan bu dur.
Not: Bu köşe yazısı tamamen hayal ürünüdür.
Gerçek kişiler, olaylar veya yaşamla ilgisi bulunmamaktadır.