Bazen insanın içindeki en derin sessizliği,kimsenin fark etmediği bir eşya uyandırır.
Bir duvarın solgun yüzeyi,yılların ağırlığını taşırken suskunluğuyla bizi konuşturur.
İşte böyle bir mutfağın kapısı aralanıyor bugün. Boyası dökülmüş duvarların önünde dimdik duran, zamana meydan okuyan eski eşyalarla dolu bir yer burası.
Rafın ucundaki kepçe,sanki çocukluğun gizli sırlarını tutuyor.
Bir zamanlar telaşlı ellerin uzandığı, çorbanın buharına karışan gülüşmelerin izlerini saklıyor. Annemin sabırla çevirdiği gözlemelerin kokusunu hâlâ içinde taşıyor.
İnsanı bir anda uzun bir yolculuğun ortasına bırakıyor. Kara tava ise düğünlerin bereketini,bayram sofralarının sessiz yükünü hatırlatıyor. Artık konuşmuyor belki ama bakınca her şeyi fısıldıyor: “Buradaydım…
Evde umut varken de, hüzün çökerken de ateş hiç sönmedi.”
Ocakta duran eski çaydanlık,zamanın ilerleyişine meydan okuyan bir bilge gibi. Gövdesindeki kararmış izler, hayatın telaşlarını, sabah uykularını ve duyulan nice haberin heyecanını saklıyor. Sıcaklığını kolay kolay kaybetmeyen dostlar gibi duruyor orada;yorulmuş ama asaletini bırakmamış.
Bu mutfakta zamanın acele etme hakkı yok.
Saatin tik taklarına değil,çayın ağır ağır demlenmesine kulak veriliyor.
Ekmek kokusunun hafifliğiyle, tereyağının kızarırken çıkardığı o ince sesle insanın ruhu yumuşuyor. Sadelik, içimizi en çok burkan güzellik olarak dolaşıyor havada.
Hayatın karmaşasını çözmeye çalışan aklın sessiz tartıları da burada saklı aslında.İnsan, kendine dönmek için bazen büyük sözlere değil,eski bir taş zemine dökülmüş dertlerin izine ihtiyaç duyar.Kalbin neyi taşıyıp neyi bıraktığını anlamak, çoğu zaman böyle mutfaklarda mümkün olur.
Bir çocuğun büyümesine eşlik eden çorba kokuları, bir ömrün içinden gelip geçen gözyaşları,gülüşler, susuşlar…
Hepsi duvarlara sinmiş bir bilinç gibi duruyor.
Her sabah ocağa bir çay suyu konulması, yaşamın yenilenme isteğini hatırlatıyor. İnsan eli değdikçe umut da yerini terk etmiyor.
Küçük,sıradan ama sapasağlam bir hayat başlıyor tekrar; bir demliğin içinde bile anlam arayan ruhun kırılgan adımlarına benziyor bu başlangıç.
Eski mutfakların güzelliği işte tam burada saklı.
Kalbin en derin yerinde dokunan bir ses hâlâ yankılanıyor.
Zaman burada sadece eskimiyor; insanın ruhuna temas ederek ağır ağır akıyor.
Murat İLERİ