Fincancı katırlarını ürkütmek deyimi, Nasrettin Hocaya ithaf edilen bir hikâyeden kaynaklanır. Para, makam, mevki, siyaset gibi, güç sahibi olup, bu güçlerini, ahlâka, hukuka, insanlı...
Fincancı katırlarını ürkütmek deyimi, Nasrettin Hocaya ithaf edilen bir hikâyeden kaynaklanır. Para, makam, mevki, siyaset gibi, güç sahibi olup, bu güçlerini, ahlâka, hukuka, insanlığa aykırı olarak, şahsi çıkarları için kullananların, bir sebeple rahatsız edilmeleri de, halk arasında bu deyimle ifade edilir.
Değerli okurlar 1974 senesinde, o senelerin Sabah Gazetesinde muhabir olarak gazeteciğe başladım. Türkiye de 1,5 Milyon Trajına ulaşmış tek gazete Türkiye Gazetesi yazı işleri kadrosun da 10 yılı Sarı Basın Kartı sahibi olarak, 25 sene Bölge Temsilciliği yaptım, bu süre zarfında Gazetemde bin e yakın haberim yayınlanmıştır. Mahalli basınımızdan, Kastamonu Gazetesi, Açıksöz Gazetesi ve Candaroğlu Gazetesinde şehrimizin meselelerini dile getirdiğim birçok köşe yazıları kaleme aldım,Ramazan ve Cuma sayfaları hazırladım. Meslek hayatım boyunca, gazetecilik ilkelerine bağlı kalarak, Devletimizin, Milletimizin, halkımızın yanında, Kanunlara saygılı ,doğru, dürüst, ahlaklı bir şekilde mesleğimi icra etmeye çalıştım.
Şimdi yine İmza gazetesinde köşe yazılarımla, Kastamonu’muzun, yeri geldiğinde Türkiye’mizin meselelerine değinip, halkımızın düşündüklerini ve kendi düşüncelerimizi dile getiriyoruz. Bazen fincancı katırlarını ürkütüyoruz. Kılıfına uydurup, gayri meşru kazanç peşinde olan çıkar çevrelerinin, bazı yazılarımdan rahatsız olmaması zaten düşünülemez.
Bu güne kadar meşru ve doğru olarak, memleketimize ve insanımıza yapılan her işin, her kazanımın, kendi çapımızca, yanında olup, destekçisi olduk, yanlışa da yanlış deyip karşısında durduk, durmaya da devam edeceğiz.
Gazetecilik hem zevkli hem de zor meslektir. Her meslekte olduğu gibi, bu mesleğinde iyileri ve kötüleri vardır. Evrensel Gazetecilik ilkeleri içerisinde doğru, dürüst,Milletin, toplumun halkın yararına olarak mesleği icra edenler olduğu gibi, gazeteciliği, yağcılıkla, yalakalıkla, iftira, tehdit ve şantaj vasıtası yapıp, çıkar çevrelerinin menfaatine kullananlar azda olsa yok değildir,onlara gazeteci demek ,gazeteci saymak zaten yersizdir.
Suya sabuna dokunmadığınız, fincancı katırlarını ürkütmediğiniz müddetçe, sizden iyisi yoktur. Ürkütürseniz, kişneme seslerini ve çifte atmaları duymaya başlarsınız.
Yıllar evvel sahibi olduğum Sarı Basın Kartımı iptal ettirmek için iftira atarak Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel müdürlüğüne, acz içinde şikâyet ettiler, netice alamadılar. Sonra aba altından sopa göstererek sizi hukuk la tehdit ederler. Üç günlük eniklere iftira attırarak susturacaklarını sanırlar, acıyıp güler geçersiniz.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar deseler de, biz doğru olmaya, doğruları yazmaya devam edeceğiz inşallah. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlunun ifadesiyle .‘’ Hiç kimsenin garantisi yok, bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın bir anlamı yok, düz yaşayacağı, düz duracağız, düz yürüyeceğiz.’’ Fincancı katırları ürkse de.
YAZAN: AHMET BAYSAN