İnsan bazen farkına varmadan tükenmeye başlar. Önce kendine olan inancı eksilir.
“Ben yaparım”dediği yerde, “Artık yapamam ” demeye başlar.Sonra hayata tutunma isteği azalır.Küçük şeylerden aldığı sevinç kaybolur, koca bir sessizliğe dönüşür.
Bir bakarsın içinde anlatmak istediğin onca şey birikmiş. Fakat cümlelerin kifayetsiz kalmıştır. Söylemek istediğini dillendiremezsin artık.
İşte o an,içinde volkan gibi yanan duygular, dudaklarının kıyısında küle döner.Bundan sonra sen,susmayı öğrenirsin.
Her şeyin bir sebebi var diyebilirsin.
Öyle de olur çoğu zaman.
Fakat bazı gerçekleri de kendine bile itiraf edemezsin.
Mesela,bir daha aynı şekilde sevemediğini…
Eskisi gibi herkese güvenemediğini…
Sevgiye olan inancını kaybedince, gözünün önünde herkesin birbirine benzediğini…
En acısı,artık sevilmek bile istemediğini…
Böylece yaşama umudun yavaş yavaş azalır.İyi olan pek çok şeyi tükettiğini fark edersin. Yalnızca kendin için değil,sana değer veren,yanında duran herkes için de…
Sonra bir hakikat daha çıkar karşına... Kendini tüketirken, aslında hayatındaki nice güzelliği de beraberinde sürüklediğini görürsün.
Bir gün,dönülmez bir noktada bulursun kendini.
Bazı şeyler için çok geç kalınmıştır artık.
Zaman,kimseyi beklemeden akıp gitmiştir.
Sen ise sessizce ve çaresizce izlemişsindir bu gidişi.
Elinden başka bir şey gelmemiştir.
Papatyalar yaprakları çoktan düşmüştür.Kuşlar yuvalarını terk etmiştir.
Aşka bile yer kalmamıştır yüreğinde.
Gün geceye dönmüş, yıldızlar birer birer kaybolmuştur gökyüzünden.
Sen ise tüm bunları sadece seyretmekle yetinmişsindir.
Ama,işte tam da burada,bir şey daha fark edilir.
Her gece ne kadar uzun sürerse sürsün, güneş yeniden doğar.
Yapraklar birer birer dökülür dalından, ama bahar geldiğinde yeniden yeşerir.
Yıldızlar da kayar,ama gökyüzü yeni parıltılarla dolar.
İnsanın kalbi de böyledir.
Ne kadar yorulursa yorulsun,yeniden sevebilir.
Ne kadar kırılırsa kırılsın,yeniden güvenebilir.
Ne kadar tükenmiş hissederse hissetsin,yeniden filizlenebilir.
Belki de mesele tükenmek değildir.
Asıl mesele, tükenişin içinde hâlâ ışık bulabilmektir.
Çünkü her tükeniş, kendi içinde bir başlangıcın tohumunu taşır.
Çoğu zaman,en aydınlık sabahlar,en karanlık gecelerin ardından doğar.