Yaşamak… Kulağa ne kadar basit geliyor değil mi? Oysa insan nefes aldığı kadar değil, anlam bulduğu kadar yaşar.
Nefes almak, biyolojik bir zorunluluktur,ama nefes olmak,bir başkasının yüreğine dokunabilmektir.
İşte asıl yaşam orada başlar.
Vicdanın sokağında, kalbin çınlayan sessizliğinde, insanın kendisiyle yüzleştiği o derin yerde.
Gerçek yaşamak, yasalara bile gerek duymadan doğruyu bulabilmektir.
Çünkü insanın içinde bir yasa vardır; adı vicdandır.
Ne kadar ceza olursa olsun,insanı kötülükten alıkoyan korku değil,içindeki ahlâk duygusudur
Zaten İyilik,ödül için değil,iyilik olduğu için yapılır.
Yaşamak da böyle bir şeydir;l,çıkar gözetmeden, gösterişsiz,sahici bir duruş sergilemektir.
Onurlu yaşamak…
El öpmeden,etek öpmeden,kimseye yaranma telaşına düşmeden dik durabilmektir.
Zira insanı insan yapan eğilmeyen iradesi değil midir?
Korkularına rağmen yürüyebilmek yürek işidir.Çünkü cesaret, korkunun yokluğu değil,ona rağmen yürümektir.
Yaşamak biraz da anlamaktır.
Önce kendini,sonra insan denilen varlığı.
Ama yine de,
İnsanın en büyük savaşı,kendiyle olan savaşıdır.
İnsanın içinde bastırdığı duygular, suskunlukları, bastırılmış öfkeleri…
Bunlar çözülmeden, insan dış dünyayı ne kadar tanırsa tanısın, kendini tanıyamaz.
Kendini anlayamayan, kimseyi de anlayamaz.
İşte o yüzden, yaşamak demek biraz da kendi gölgesine bakabilmek demektir.
Yaşamak,bazen her şeye rağmen gülümsemektir.
Kırılmışken bile nezaketi koruyabilmek,nefret edenlere bile selam verebilmektir.
Çünkü olgunluk, duyguların kölesi olmamaktır.
Aksine duyguları anlamak ve yönetmektir.
Nefreti anlamak, onun kaynağındaki korkuyu görmek,
Sevgiyi anlamak, onun içindeki cesareti fark etmektir.
Yaşamak,doğaya karışmak gibidir.
Bir nehir gibi akmak, bazen taşlara çarpmak,ama yine de yoluna devam etmektir.
Kırlarda özgürce yürüyebilmek, denizin kıyısında rüzgârı ciğerlerine çekebilmektir.
Doğan her güneşe umutla bakmak,
Karanlıkları değil, ışığın doğuşunu beklemektir.
Çünkü insan,umut ettiği kadar yaşar.
Çünkü umut, insanlığın da ortak dilidir:
Bir insan umut ediyorsa,hâlâ yaşıyordur.
Yaşamak dediğin, işte
böyle bir şeydir aslında.
Bir kahkahanın içinde,bir gözyaşın da, bir selam da,bir dokunuşta gizlidir.
Bazen sessizdir, bazen çığlık gibidir.
Ama her haliyle yaşam, kendini bulma, özüne dönme sanatıdır.