Bazen güzelliği yanlış yerlerde arıyoruz.
Aynalarda, vitrinlerde, markalarda…
Oysa gerçek güzellik,kendinle barışık olmaktan,
hayatın sade hâlinde huzur bulmaktan geçiyor.
Ben gösterişe değil, doğallığa hayranım.
Yaşına göre güzel duran,zamanın izlerini zarafetle taşıyan insanlara…
Aynanın karşısında saatlerce kusur aramak yerine,
ellerini saçlarının arasına gezdirip
“Tamam, böyle de güzel” diyebilenlere.
Toprağa otururken, kirlenmekten korkmayanlara,
ellerini dizlerine vurup kalkarken gülümseyenlere…
Yağmurda şemsiye açmak yerine gökyüzüne başını kaldırıp
“Ne güzel yağıyor bugün” diyebilenlere.
Çünkü umut,bazen bir damla yağmurun içinde saklıdır.
O damla insanın kalbine değdiğinde,
yıkılmış sandığın her şey yeniden filiz verir.
Kırılmış dallar tekrar yeşerir,içimizde yeniden yaşam başlar.
Yorgunluğuna rağmen gülümsemeyi sürdürebilen,
düşse de yeniden ayağa kalkmayı bilen insanlar da var.
Ben artık kusursuzluğu değil, direnci seviyorum.
Kendiyle barışan, her sabah yeniden doğabilen,
“Bugün daha güzel olacak” diyebilen insanlara inanıyorum.
Yaşamak,sadece nefes almak değil,
yenilse bile kalbini yeniden toplamayı bilmektir.
Dedim ya,ben içten gelen güzelliğe aşığım,kusursuz olmaya değil...
Hayatın eksik yanlarını bile sevebilen o mücadeleci kalplere hayranım.
Çünkü gerçek güzellik,insanın yorgun kalbinde bile filizlenebilen umuttur.
Bazen,en büyük duruş,her şeye rağmen güzel kalmayı seçebilmektir.
Yorulsa da düşse de insan,kalbinde bir yer var,hep yeniden başlamak için…
Murat İLERİ