Yalnızlık bazen duvarda asılı bir gölge olur. Kendi sesinden bile uzak düşersin.
Bir köşede unutulmuş gibi hissedersin.
Kimsesizlik omzuna soğuk bir el koyar.
Özlem ağırlaşır, odanın duvarları bile seni dinler.
Ruhunun durulduğuna inanırsın.
Hiçbir şeyin seni artık sarsmayacağını düşünürsün.
Geçmişin kapıyı çalmayacağına güvenirsin.
Derine gömdüğün sızıların uyuduğunu sanırsın.
Sonra bir hatıra ansızın yaklaşır.
Bir ezgi yakana ilişir.
Bir kelime göğsünü deler.
Bir gölge yön değiştirir.
Gökyüzü mavisinde bir bakış bütün sessizliğini bozar.
İnsanın içinde adası vardır.
Kalabalığın içinde yalnız duran bir ada…
Onunla kurulan bağlar iz bırakır.
Dokunduğun her yüz mücadeleye bir çizgi ekler.
Ömür,bu çizgilerin toplamıyla ağırlaşır.
Ruh bazen eski bir kokuda uyanır.
Bazen kapı aralığından sızan bir ışıkta titrer.
Bazen yorgun bir gecenin içinde kendine rastlarsın.
Özlem o anda derinleşir.
Unuttuğunu sandığın yüzleri hatırlarsın.
İçindeki arayışlar sonsuzdur.
Bir düşünce yolunu aydınlatır.
Bir şüphe hayatının tüm yönünü değiştirir.
Kendi içindeki bir sorgu denizi bile kabartır.
Kendi sesini işiten kişi,gerçek yolculuğun başladığını o an anlar.
Suskunluk belki uzun sürmez.
Bir rüzgâr perdeleri kıpırdatır usulca.
Bir sızı eski defterleri aralar.
Bir ses yıllarca sustuğun en derin yaralara çarpar.
Duyguların kökü zaten derindedir.
Ardında saklı hikâyeler dolaşır.
Taş gibi duran ağırlıklar çözülür.
İnsan kendi iç yarasından güç bulur.
Mücadele böyle büyür ve böyle tamamlanır.
İçinin kıyıları sessiz değildir.
Bir nefes dalgayı kabartır.
Bir hain kelime taşı çatlatır.
Bir dokunuş bütün bedenini sarsar.
Bazen bir suskunluk bile fırtınayı haber verir.
Sonunda anlarız ki...
Gürültü dışarıda değil,
kendi içimizde büyüyen o denizdedir.
Özlem de orada filizlenir;kavuşma da orada kök salar.
Murat İLERİ