Hüzün dolu gözlerinde nem var mı yine? Senden sonra neler çekti bu deli yüreğim?

Gözyaşlarımla, döndü gönül değirmenim.
Sonra bir gün, göç eyledim Avşar ellerine.
Yüreğimde coşan, o hüzün dolu Türkünün peşinden gittim.
Heybemde bir avuç şiir vardı,bir de bakıma muhtaç yaralı bir yüreğim...
Bir gecenin vakti, pusu kurdu haramiler.
Etrafımı bencil, sevgi yoksunu, şiirden ve türküden anlamayan zalimler sardı.
Ne yapacağımı şaşırdım önce.
Sonra akışına bırakmaya karar verdim her şeyi...
Heybemdeki şiirleri talan ettiler önce, yetmedi bir de yaralı yüreğime aldılar, avuçlarına.
Gecenin karanlığında savurdular dört bir yana şiirlerimi.
Türkülerim sustu, gökyüzü sus pustu.
Yıldızlar sarhoştu meşkten, ay dede tebessüm dolu ve suskundu.
Annemin, öpmeye ve koklamaya kıyamadığı aslan yürekli oğlu yerlere düşmüştü, karşılıksız bir sevda uğruna...

Yaşam denilen, bu sürgün kasabasında, şiirlerin yalnız, türkülerin öksüz, çoğu kadının çocukların bile sevgiye ve ilgiye muhtaç olarak öldüklerini yazıyordu şair.
Öyle zannediyorum ki, kötü olan zaman değil, zamanın koşullarında bir avuç sevgiye muhtaç olan kalbimizdi...