Fırtınalı bir denizin orta yerinde, dünyanın en güçlü gemisi olsan da, sakin ama bir o kadar da güvenli bir limana sığınmak istersin.
Yine, hayat öylesine acımasızca ve insafsızca gelir ki, üzerine, güvenilir bir dağa yaslamak istersin sırtını.
Sevmek yetmez bazen, sevdiğine inanmak ve güvenmek de gerekir.
Hayat uzun bir yol olsa da, her zaman her şey yolunda gitmez.
Öyle bir zaman olur ki, bütün sıkıntılar üst üste gelir.
Bir acı başka bir acının kapısını açar.
Gül bahçeleri, diken olur.
Dost dediğin, düşman olur.
Açılır dediğin, bütün kapılar yüzüne kapanır.
Kör kuyularda Yusuf olursun.Kuş uçmaz, kervan geçmez yanından.
Kerbela çölü'nde Hüseyin gibi, bir damla suya hasret kalırsın.
Hayat dediğin böyle bir şeydir.
Neyi en çok seviyorsan, işte o senin sınavın olur.
Neden çok korkuyorsan, işte o senin hüsranın olur.
Dedim ya, birini çok sevmek yetmez, ona inanmak ve güvenmek de gerekir.
Bu yüzden seni seviyorum demek de yetmez.
Sevdiğin zor zamanda belli olur.
Çünkü, önce ona sığınır yüreğin.
Ondan güç alır, ondan feyiz alır ve ondan ilham alır.
Mesele, sevmek değil ki zaten.
Zaman ve koşulların, aşkı ve sevgiyi hezimete uğrattığı bugünler de, kime sorarsanız sorun, sevdiğini delicesine seviyordur.
Onsuz yaşayamaz ve onsuz olamaz.
İşte, her şeyin hızlı tüketildiği bu, zamanlarda sevdiğine kol kanat olmak, ona değer vermek, her konuda güvenmek boş sevgiden, gereksiz aşk sözlerinden daha değerli değil mi?
Sevmek yetmez elbette, güvenmek ve ona inanmak en temel gerçekliktir.